Tarihi değiştiren tesadüfler

oğu insan, büyük başarı hikayelerinin arkasındaki gerçekleri bilmez. Genelde sadece zaferle ve sonuçla ilgilenir. Oysa dünya, çoğu zaman bilinçli kahramanların planlarıyla değil, gecikmelerle, hatalarla ve tesadüflerle yön değiştirmiştir.

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Adolf Hitler'dir. II. Dünya Savaşı sırasında Sovyetler Birliği'ne saldırırken Rusya'nın sert kış koşullarını hesaba katamamıştır. Ordusu soğuğa hazır değildir. Askerler donar, araçlar çalışmaz. Savaşın sonucunu askeri güçten çok hava koşulları belirler. Hitler o dondurucu kışı hesaba katsaydı, bugün başka bir dünyada yaşıyor olabilirdik.

Aynı durum bilim ve teknoloji tarihinde de tekrar eder. Isaac Newton yerçekimini laboratuvarda değil, bahçede düşünürken fark etmişti. Kulağa hoş geldiği için hep elma hikayesi anlatılır ama asıl önemli olan, o anda aklına gelen sorudur. Önce elmanın neden yere düştüğünü düşünür, sonra bu kuvvetin dünyanın uydusunu da etkilediğini fark eder. Büyük keşif, büyük bir çalışmanın ardından değil, beklenmedik bir anda doğar.

Kristof Kolomb'un Amerika'ya ulaşması da benzer bir hikayedir. Dünyanın çevresini yanlış hesaplar. Asya'ya kısa yoldan gideceğini sanır ve Amerika, bilgi sayesinde değil, bir hata yüzünden keşfedilir.

Alexander Fleming 1928'de laboratuvarını biraz dağınık bırakıp tatile çıkar. Döndüğünde petri kaplarının bir kısmının küflendiğini fark eder. Normalde bunları çöpe atıp yenisi hazırlayacakken, bunu yapmaz. ünkü küfün temas ettiği bölgelerde bakteriler ölmüş olduğunu fark eder. Ortaya çıkan maddeye penisilin adı verilir. O an Fleming bunun ne kadar büyük bir keşif olduğunu bilemez. Hatta uzun süre bunu kimse ciddiye almaz. Ta ki II. Dünya Savaşı