Yine maden... Yine aynı kafa...

Günlerdir, Erzincan'ın İliç ilçesinde dokuz işçinin göçük altında kaldığı altın madeninde olup bitenlerle yatıp kalkıyoruz.

Tıpkı bundan 10 yıl önce bir mayıs ayında yaşanan, 300'ü aşkın madencinin ölümü ile sonuçlanan Soma maden faciası gibi.

Tıpkı geçen yıl tam da bu ay, güya deprem yönetmeliğine göre inşa edilen yepyeni binaların un ufak olarak on binlerce insana mezar olduğu gibi.

Bitmiyor. Bu kafa ile de bitmeyecek ne yazık ki...

Sırada ne var

Fatsa mı Siyanürlü altın madeni çalışma süresi dolmasına rağmen Fatsa'da işletilen altın madeni ile ilgili uyarılar dikkate alınmazsa neden olmasın

Ya da Artvin Üstelik failler yine Çalık Holding ve SSR Mining. Ve Buranın onayını veren de tabii yine Murat Kurum.

Bir iki ah vah! Göstermelik bir iki gözaltı. Sonra devam...

Bilim gerçeği ortaya çıkarmakla ilgilenir; demokrasi ise insanlar arasındaki eşitlik sorunu ile. Bir ülkede ikisi de yoksa ya da çok zayıfsa...

İşte öyle ülkelerde maden kazaları daha doğrusu cinayetleri olağandır. Sıklıkla yaşanır. İhmale sebep olanlar, suçlular cezalandırılmaz; ortalarda dolaşır işlerini yapmaya devam ederler. Öyle ülkelerde can verenler şehit mertebesine yükseltilir; üç kuruş para verilir ailelere ve sonra hiçbir şey olmamış gibi aynı maden çalıştırılmaya devam eder. Yeni kurbanlar vardır çalışacak. Çaresizlik, geçim derdi varken insan emeğinin değeri yok denecek hale getirilmişken sürecektir bu ahval. Sürer de...

Son 70 yılda 3 binden fazla işçinin maden kazalarında yaşamını yitirmesi, 100 binden fazla insanın yaralanması, ILO verilerine göre Türkiye'nin ölümlü maden kazalarında açık ara Avrupa birincisi olması, hatta bizim gibi ülkelerde bunlar olurken Avrupa'nın birçok ülkesinde hemen hemen hiç ölüm yaşanmaması bunun göstergesidir.

İşte böyle bizim gibi ülkelerde sansür yasaları devreye sokulur. İki işe yarar bu yasalar: Pisliğin üzerinin örtülmesine ve karşı çıkan sesleri bastırmaya. Sosyal medyayı düzene sokmak iddiasıyla başlatılan ama geri planda "düşüncesini açıklayan, iktidarı sorgulayan, gerçekleri arayan" herkesi mahkeme kapılarına düşürecek, muhalif tüm medyayı susturmaya yönelik hale gelen, sansür ve baskının koruyucusu, hukuk ve demokrasinin karşıtı bu yasalar iktidarların sürmesi açısından yaşamsaldır.