Pusulanın ibresi...
Hangi yöne doğru gitmek istiyorsun Bırak artık doğu-batı kalıplarını, zengin kuzey-yoksul güney safsatasını... Soru şu olmalı: İleriye mi, geriye mi
Aklını, bilgiyi, sahip olduğu kaynakları doğru kullanmasını bilmek. Bütün iş buradan geçiyor. Kaynak derken... Para, doğal zenginlik ve en önemlisi insan kaynağı.
Bunu becerebilen kazanıyor. Çin, Güney Kore, Hindistan, Slovenya...
İçinde bulunduğumuz dijital çağ, önü alınamaz şekilde tam gaz ilerleyen yapay zekâ modelleri, kuantum teknolojileri, parçacık hızlandırıcılar, yeni malzemeler... Bunları üretebilen, katma değere çevirebilen ve başkalarına satabilen kazanıyor.
AKP iktidarının pusulası ise ileriyi değil geriyi gösteriyor. Geldiği noktada aslında ne yazık ki varoluşsal bir olguya dönüşmüş durumda. Baskı ile yönet, kutuplaştırarak yönet, öfke ile yönet, sadaka ekonomisine seçmenini mahkûm ederek yönet...
Güya eğitim reformu diye ortaya atılan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"ni de ceza kanununa eklenen ve ifade özgürlüğünü daha da daraltacak yeni maddeleri de böyle görmek gerek. Varoluşunu başka türlü sürdüremez çünkü.
Onun için, kendi iktidarının geleceği, ülkenin ibresini ileriye çevirmekten çok daha önemli.
ETKİ AJANLIĞIEtki ajanlığı diye tanımlanıyor yeni ceza maddeleri. Tasarı ne diyor "İktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç ve dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecek" diyor. Devletin mi, iktidarın mı
İktidarın hoşuna gitmeyecek her şey kolayca "etki ajanlığı" kapsamına alınabilecek. Ucu açık. Belgeselfilm, bilimsel araştırma, makale, tez, istatistik... Aklınıza gelebilecek her türlü bilginin bütün biçimlerinin etki ajanlığı kapsamına sokulması mümkün.
Kısacası bu tasarı yasalaşırsa eleştirel akıl, bilginin her türlüsü baskı altına alınacak.
Baskı altında kalkınma olmaz, gelişme olmaz, bilgi üretilemez, bilim yapılamaz. Nokta.
Türkiye ne aklını ne bilgiyi ne de insanını doğru kullanabiliyor.
Beyin göçümüz ürkütücü boyutlara ulaşırken nitelikli insana ihtiyacı olan ülkeler bizim kaynaklarımızla yetişen bu beyinleri üstelik sıfır maliyetle kendilerine çekiyorlar.
Özgür olmadığın zaman bilim yapamazsın, iyi beyinleri tutamazsın. Şunu görmediğimiz zaman kaybetmeye, dünyamızın çok kullanışlı bir tüketicisi olmaya mahkûmuz.
Biliyorsunuz kıyasıya bir yarış sürüyor dünyada yapay zekâ üzerine. Sadece ekonomik değil, toplumsal, kültürel, siyasi her açıdan her alanda boy gösteriyor çünkü. Hem tehdit hem fırsat. Yapay zekâ liginde ABD ve Çin ilk iki sırada. Ama bakıyoruz son yıllarda Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur gibi ülkeler de büyük adımlarla ilerliyor. Finlandiya, Estonya, Almanya, Fransa, Suudi Arabistan, Hindistan ve Güney Kore de yapay zekâ alanında öncü çalışmalar yapan ülkeler arasında.