İstikbal göklerde... Ama nasıl

"Türkiye'nin insanlı ilk uzay misyonu başladı" cümlesi her ne kadar gerçeği anlatmaktan uzak bir siyasi propaganda lafı ise de bu durum askeri pilot ve Türkiye'nin ilk astronotu Alper Gezeravcı'nın Uluslararası Uzay İstasyonu'na ulaştığını ve oradan yürütmeye başladığı deneylerin önemini azaltmıyor. Siyasi kutbun bir tarafında sırf eleştiriyor olmak için yapılan "55 milyon dolarlık maliyet, bizim ödediğimiz vergiler" benzeri söylemlerin saçmalığı ile kutbun öteki tarafındaki "Nasıl uzayı fethettik" absürtlüğü arasında ilerleyelim bakalım ve önce bir iki soru ile konuyu tartışmaya açalım:

Evet Alper Gezeravcı'nın misyonu önemli bir ilk adım. Ama şunları bilmiyoruz, açıklanmıyor: Türkiye Uzay Ajansı'nın bütünsel bir programı var mı Bu misyon bu programın bir parçası mı yoksa sadece "Uzaya ilk Türk astronotu gönderdik" demek için mi Bu 13 deney nasıl tespit edildi, ne hedefleniyor, bu deneyler neyin parçası olacak

Bu konuda yapılan bütün açıklamalardan bu bütünsellik çıkmıyor ne yazık ki

Hindistan kendi uzay ajansını ta yarım asır önce 1969 yılında kurdu. Tabii o dönemde geliştirdikleri roketler Almanlar, İtalyanlar, Fransızlar tarafından tasarlandı. Bu son derece doğal. Ama gün geldi Ay'ın güney tarafına inen ilk uzay aracı onunki oldu. Hemen ardından güneşi araştırma amaçlı diğer misyonunu başlattı. Hedef, Güneş'teki hareketleri izlemek ve uzaya etkilerini incelemek.

Atatürk'ün büyük bir uzgörülükle bundan tam bir asır önce söylediği "İstikbal göklerdedir" lafı tabii önemli. Ama neden bu kadar geç kalındı Türkiye Uzay Ajansı ancak 2019 yılında kurulabildi. O dönemde çok daha yoksul olan Hindistan'dan neden 50 yıl sonra uzay gündeme alabildiğimizin tek bir açıklaması var, "Önemine inanmamak, kendine güvenmemek."

Uzaya gitmek önemli. Hem de çok önemli. Çünkü bugün günlük yaşamımızın içinde doğal olarak kabul edip kullandığımız birçok teknoloji ve ürünü uzay çalışmalarına borçluyuz. Uzaktan kumandalar, dalış tüpleri, vakumlanarak havayla teması engellenmiş ve uzun raf ömrüne sahip ürünler, soğuktan koruyan montlar, çizilmez camlar, kablosuz kulaklıklar, mikro ekipmanlar... Ve daha bir sürüsü...

Doğal felaketlere çözüm arayışından susuz tarıma birçok alan ise henüz gelişmeye ve araştırmaya açık. Bu yüzden büyük bir yarış var uzayda. Türkiye bir yenden başlamalı. Ama doğru strateji, bütüncül planlar ve uygulanabilir hedefler ile.