Distopik dönemler...

"Az sayıda insanın yaşadığı küçücük bir ada... Bu adada bir sabah tüm kediler ortadan kaybolur; insanlar şaşkındır. Kısa bir süre sonra devlet müdahale eder, yerine köpekler getirilir ve halkın bu köpeklerin 'kedi' olduğuna inanması istenir. Ada sakinlerinin listesi ellerinde, imza karşılığı 'kedi!'ler verilir. Üstelik tasmaları da hediye...

- Hey Ludo. O köpekle işin ne

- Bu bir köpek değil ki

- Ne saçmalıyorsun Tabii ki köpek.

- Yok değil. Bu bir kedi. Hatta bunu söyleyen de bir öğretmen. Bana belgeleri, destekleyici fotoğrafları, tüm kanıtları gösterdiler. O bir kedi.

- Sen şu yengeçlerinle birlikte beynini falan da mı haşladın Ludo Kedi değil o.

- Sana bu bir kedi dedim diye sinirlenme Gwen. Sana onlar gibi açıklayamam ama gayet ikna ediciydiler. Ona ihtiyacım olduğunu, onsuz yapamayacağımı, böyle bir kedinin ne kadar faydalı olduğunu anlattılar. Hatta onu kaybetmeyeyim diye bana tasmayı armağan ettiler..."

Tam Isabelle Aupy'nin "Artık Kedileri Sevmeyen Adam" adlı distopik kitabını okuduğum günlerde açıklandı İBB iddianamesi... 3 bin 900 sayfalık. Ekleriyle 10 bine yaklaşır artık.

"Suç örgütü lideri" denerek 2350 yıl hapis istemi ile yargılanan bir cumhurbaşkanı adayı... Ne idüğü belirsiz tanıklıklarla ne ile suçlandığını bile bilmeden aylardır hapiste olan tutuklular... Hatta sanık avukatları...

Türkiye bir süredir, üstelik 19 Mart'tan beri giderek artan şekilde bir distopik manipülasyon süreci yaşıyor. Yirmi üç yıldır iktidarda olan AKP, artık bir başarı hikâyesi anlatamıyor. Ekonomi çöküyor, toplumsal güven eriyor, siyasal meşruiyet zedeleniyor.

Tam da bu dönemde, ülkenin en büyük muhalefet partisine saldırıya geçiliyor. CHP'ye kapatma davası açılıyor; Ekrem İmamoğlu'na "örgüt liderliği" suçlaması yaratılıyor. Amaç açık: CHP'nin meşruiyetini alçaltmak, rakibi itibarsızlaştırmak ve kendi başarısızlıklarını görünmez kılmak.

GEREĞİ ÖLDÜRMEK İİN YENİ BİR 'GEREKLİK' YARATMAK

Modern propaganda, yalanı doğrudan söylemez; onu sistematik biçimde normalleştirir.

Bir süre sonra kitleler, Aupy'nin adasında olduğu gibi "köpeklerin gerçekten kedi olduğuna" inanır. İtiraz edenlere "hain", "örgüt üyesi", "sistemi yıkmak isteyen" denir. Gerçekler manipüle edilmiş bir dilin içinde boğulur. Aupy'nin adasında devlet, köpekleri yalnızca "kedi" olarak dayatmaz; onları bir ihtiyaç gibi sunar. "Onlarsız yapamazsınız" denir halka. "Evlerinizde düzen, sokaklarda güven, yaşamınızda sadakat olsun." Ve her vatandaşa bir köpek "armağan" edilir. Üstelik tasmalar da hediye. Bu sembol, hem sahiplenmeyi hem de teslimiyeti temsil eder. İnsan, kendine verilen şeyi korur, hatta sever. ünkü iktidar, onu bir lütuf gibi paketlemiştir. Gerçek manipülasyon işte burada başlar.