Zorluklar ve zorunluluklar

Hepimiz farklı yaşlardayız. Hayatımız boyunca pek çok zorluklarla karşılaştık. Yorulduğumuz, çaresiz kaldığımız anlar oldu. Ne olduysa ne yaşandıysa bir şekilde üstesinden gelip dimdik ayakta kalmayı başardık. Geçmişe dönüp baktığımızda yaşadığımız zorlukların pek çoğu unutulmuş, geriye sadece bazı anılar kalmış hafızamızda, hayatımızda. Ya da o zorlukların üstesinden gelindiğinde hayatımıza giren güzelliklerden kalan izler var geride, unutmadığımız, unutamadığımız. Belki de zihnimizde canlı duruyordur pek çok şey.

Karşılaştığımız zorlukların, onlara göğsümüzü gerdiğimiz, siper edip direndiğimiz ölçüde bizi güçlü kıldığını, bugün geldiğimiz noktada çok daha iyi anlıyor ve görüyoruz. Karşılaştığımız her zorluğun bizlerden bir şeyler götürdüğünü düşünüyoruz ama oysaki her zorluk bize pek çok şey de katıyor, beraberinde pek çok şey de getiriyor. Ya direnme gücümüz artıyor ya olaylara farklı pencerelerden bakmamızı sağlıyor ya hırsımızı, mücadelemizi, azmimizi perçinliyor ya da hiç ön göremediğimiz veya farkında olmadığımız bir yönümüzün güçlenmesini ve gelişmesini sağlıyor. Zorluklarla karşı direndiğimiz, mücadele ettiğimiz zaman belki bunları göremiyor ya da fark edemiyoruz ama aradan belli bir zaman geçtikten sonra çok daha iyi görüyor ve anlıyoruz ruhumuz, zihnimiz ve yaşantımızdaki gelişmeleri.

Geçmişte olduğu gibi bugün de karşımıza zorluklar, engeller, badireler, bizi çaresizlik ve ümitsizlik ile karşı karşıya bırakacak olaylar çıkacak, durumlar yaşanacak. Hayat bu, zorluklar olmadan yaşamın kendisi anlamsız ve eksik kalıyor. Zorlukla bazen zorunluluklar haline geliyor yaşamımızda. Hayatımızın olmazsa olmazı gibi, hayatımızın bir parçasıymış gibi yaşamaya başlıyoruz. Zorlukları zorunluluklar haline getiren biziz, kendimiziz; tutumlarımız, davranışlarımız, olaylara yaklaşımlarımızdır.

Zorluklardan kurtulmak için yapmamız gereken en önemli şey güçlü bir irade ortaya koymak; yılmamak, yıkılmamak, direnmek ve dik durmak. Mücadele ruhumuzu hiçbir zaman kaybetmeden zafere ulaşmaya odaklanmak; güçlenmeye ve güç kazanmaya çalışmak. İnancımızı yitirmediğimiz bir konuda ısrarcı olursak er veya geç o şeyi elde etmemiz çok mümkün. Karamsarlığa kapılır isek işte o vakit kaybetmeye çok daha yakın olmuş oluruz. "İnanırsanız üstünsün olan sizlersinizdir" ayeti burada da geçerlidir. İnanıyorsanız, üstün gelmeye, kazanmaya çok daha yakınsınızdır.

Herkesin karşılaştığı zorluklar farklı olabilir. Kimine göre eğitim hayatı, kimine göre vatani görevini yerine getirdiği askerlik süresi, girdiği sınavlar, iş hayatı, aile hayatı, bunaltıcı sıcak havalar vs. Herkese göre değişir zorluğun tanımı. Herkes kendi yaşanmışlığından, kendi heybesinden ve penceresinden tanımlar kavramları. İnsan; inandığı, tanımladığı kavramların eseridir, esiridir. Hayatını kavramlar ölçüsünde şekillendirir.

Bana göre bunca yıllık yaşanmışlığım içerisinde ama en zor olanı, bedensel veya zihinsel olmazsa da vicdani yönden en zor olanı çocuk yetiştirmek; çocukların dünyasına dokunmak, işlemek nakış nakış. Kişisel olarak hayatımda oldukça kararsız biriyim ama hayatımda karşılaştığım hiçbir olayda bu kadar arafta kaldığımı hatırlamıyorum. Çocuk yetiştirmenin zorluğu her olayda her durumda arafta kalmak benim için. Severken bile arafta kalmak; yeterli ölçüde sevebildim mi, ilgi gösterebildim mi, onların kişilik haklarını ihlal ettim mi çocuk olma duygularını yaşamalarına izin verdim mi diye sürekli an be an kendini sorgulamak.