Özlediklerim!

Duyguların ürünüyüz, duygulardan oluşuyor insanoğlu. Bizi var eden, yöneten, elinde tutan, yönlendiren duygularımızdır. Hayatımızı, düzenimizi, plan ve programımızı düşüncelerimize; düşüncelerimizi çoğu zaman duygularımıza göre oluşturuyor, yön veriyoruz.

Her insan farklıdır birbirinden; kiminde korku duygusu kiminde ise cesaret ön plana çıkabiliyor, kiminde karamsarlık hakim iken kimi ise umudunu hiçbir zaman kaybetmiyor. Her birimizin yaşam tarzı, olaylara bakış açısı, olaylar örgüsünü yorumlayışının farklılığı bundandır. Ruhsal boyutumuzu oluşturan duyguların bedenimizde, düşüncelerimizde, yaşamımızda bıraktığı farklı izler, temas ettiğimiz her bir şeyi birbirinden farklı olarak okumamıza neden olabiliyor.

Bende bu aralar ön plana çıkan, ağır basan, kendini içten içe belli eden duygu özlemdir. Özlediğim pek çok şey damla damla birike birike bu yazıyı yazdırmaya itecek kadar güçlü bir duygu haline gelmiş durumda. Hepimizin özlemi vardır; özlediklerimiz de muhtemelen farklıdır. Bu aralar en çok kendimi özlüyorum. Kendimi arıyorum. Belki de kendimi bulduğum, kendime kavuştuğum gün yeni bir beni, yeni bir benliğimi arayacağım. Farklılaşmak isteyeceğim. Farklılığın güzelliğini yaşamayı özleyeceğim. Bazen kendini bulmak, özüne dönmek için kendinden uzaklaşmalı insan. Uzaklara dalmalı, uzaklara gitmeli, uzak olan pek çok şeye kavuşmayı hayal etmeli.

Özlüyorum kendimi, eski beni… Serin havalarda, köy avlusunda, gökyüzüne bakarak, parlayan yıldızları sayarak uykuya dalmayı özlüyorum. Sabahın erken saatlerinde uyanıp çöle gitmeyi, sineme çeke çeke toprak kokusunu solumayı özlüyorum. Doğal köy ürünlerinden avuç avuç toplamayı, heybemi sevgiyle işlenmiş ürünlerle doldurmayı özlüyorum.

Haddim olmayan işlere kalkışmayı, telefona sarılıp ünlüleri, siyasetçileri, gazetecileri arayarak röportaj teklif etmeyi, ummadığım insanlarla ummadığım konular üzerine söyleşi yaptığım günleri özlüyorum.

Cahil cesaretimle televizyon ekranlarına, radyo programlarına çıkarak eğitim üzerine uzmanmış gibi görünmeyi, ahkam kestiğim günleri özlüyorum.

Öğretmen buluşmaları düzenleyen dönemin Milli Eğitim Bakanına arkadan yaklaşıp "milat gazetesi yazarı özkan erdem ben" dediğimde ani bir şekilde yüzünü dönüp elini kaldırıp çak yapmasını, yüzündeki tebessümü, mutluluğu, davet ettiği yemeği özlüyorum.

Yurtdışında özgürce dolaştığım sokakları, şehirleri, turist olmanın keyfini özlüyorum. Amsterdam'da yolumu kaybettiğim günleri, Kıbrıs'ın kültürel coğrafyasını, İran'ın tarihi kentlerini, Viyana'nın sokaklarında yürürken bile hissedilen mutluluğunu, Maceristan'da Tuna Nehrine karşı soluduğum havayı, Slovakya'nın başkenti Bratislavya'daki enteresan insanları ve enteresan sokaklarını, Paris'te Eyfel Kulesi önündeki plajı ve zafer anıtı altında cadde ortasında uzanıp fotoğraf çekmeyi, Gürcistan'ın Karadeniz'e yakınlığına rağmen batı kültürü hakim olduğu cadde ve sokakları, enteresan binaları, Avrupa turuna katılma planını ve bu planı hayatımıza girerek erteleten, öteleyen dedesinin evinde ki 3 aylık minik yavruyu, oğlumu, uzak kalışımızın 3. günü olsa da oğlumun bana gülüşünü, sevgili eşimi ve yüzündeki tebessümü, eşimin yaptığı güzel tatlıları, hiç yemediğim farklı lezzetleri onun elinden yiyişimi ve daha pek çok şeyi özlüyorum.