Okuyacağınız yazının anlamsal yerine oturması için üç tanım yapmamız gerekiyor:
Bir ulusun bağımsız ve egemen olarak üzerinde yaşadığı yeryüzü parçası ve onun havası ile karasularına vatan denir. Bir kimsenin doğup büyüdüğü; bir milletin hâkim olarak üzerinde yaşadığı, barındığı, gerekirse uğrunda canını vereceği toprak. Bir kimsenin yerleştiği yere de vatan denir.
Türk vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti'nde uyruğu olan kişi. Yürürlükteki 1982 tarihli anayasanın 66. maddesine göre, "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür."
Yurdunu, milletini büyük bir tutku ile seven, bu uğurda her türlü özveriye katlanan (kimse), vatansever, vatanperver. Yurtseverlik ya da vatanseverlik bir bireyin ülkesine duyduğu sevgi ve bağlılıktır.
"Şoven" (chauvin) ve "şovenizm" (chauvinisme) Fransızca sözcüklerdir. Bu nedenle kaynağa gidip ne anlama geldiklerini dilimize çevirdim.
"Şoven" ismi, coşkulu bir asker tipini ifade eder. Terim aslında Birinci İmparatorluk dönemine dayanan ve asker Nicolas Chauvin'in yer aldığı bir askeri efsaneden gelir: Efsaneye göre Chauvin üç parmağını kaybetmiş, kafatasının bir parçası gitmiş ama bunlara karşın ülkesini gururla savunmuştur.
Bir de Lenin'in Birinci Dünya Savaşı sırasında sosyal demokratların vatanseverliğini kınamak için kullandığı bir terim olarak sosyal şovenizm vardır ki bu yazımızla ilgisi yoktur.
Bu tanımlama girişini, A. Cihan Soylu'nun "Şovenizm sadece sağın karanlığı mı"1 başlıklı yazısında benim de adım geçtiği için yaptım. Bilirsiniz, genel yarar olmadıkça özel nedenlerle bu türden yazıları söz konusu etmem. A. Cihan Soylu, Kürtçülük konusundaki yazılarım yüzünden beni şoven olmakla suçluyor:
"Bu, güya eşitlikçi ve özgürlükçü demokrat, devrimci ve hatta sosyalistlere göre, Kürt sorunundan söz etmek, ulusların kaderlerini tayin hakkının Kürtler açısından da geçerli olduğunu söylemek, 'üniter devleti bölmeye çalışmak', dolayısıyla da Batılı emperyalistlerin Kürt sorunu uydurmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalama politikalarına alet olmak demektir. Aralarında liberal solcusu da kendi ifadelerine bakılırsa komünistim diyeni de bulunuyor. İsim vermek hakaret sayılmaz. Özdemir İnce, Sinan Meydan, Zülâl Kalkandelen, Ö.K. Öymen, Yılmaz Özdil gibi farklı ekollerden isimler Türkiye'de bir Kürt sorunu olmadığı yönündeki dayatılmış ve ezberletilmiş asırlık nakaratı sürdürüyorlar. En 'sağlam' dayanakları ise Türk ulusal varlığını tek temel gerçeklik olarak alan yasa ve anayasa maddeleridir!"
Böyle bir yazının neresini tımar edeyim "Kürt sorunundan söz etmek, ulusların kaderlerini tayin hakkının Kürtler açısından da geçerli olduğunu söylemek" cümlesini ele alalım: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa, İngiltere gibi ülkelerin Asya ve Afrika'daki sömürgeleriyle ilgili olarak ortaya atılmış bir kavramdır ulusların kendi kaderini tayin hakkı yani autogestion (Fransızca) self determination (İngilizce). Bu konuda 8 Ağustos 2025 Cuma günü yayımlanan "Ulusların kendi kaderini tayin hakkı" başlıklı yazımı okumasını salık veririm. O yazıda bu hakkın sadece sömürge halkları için geçerli olduğunu yazıyorum. Sadece ben demiyorum, uluslararası kural böyle.