Sanduka değil sendika
İlk olarak İngiltere'de ve ABD'de 18. yüzyıl sonlarında işçilerin örgütlenmesiyle karşımıza çıkan sendikalar, 19. yüzyıldan itibaren Sanayi Devrimi boyunca Batılı ülkelerde ve 2. Dünya Savaşı sonrasında da -Türkiye dahil- bütün demokratik ülkelerde yaygınlaşmıştır. Demek ki işçi (emekçi) haklarını savunan sendikalar kurulmadan; sendikalar görevlerini özgürce savunmadan bir ülkenin yönetimi demokratik olmuyor, olamıyor. Bunu aklımızda tutup bu ilişkiyi unutmayalım.
Türkiye'de sendikalar, 1938 tarihli Cemiyetler Kanunu'nda "Sınıf esasına dayalı cemiyet kurulamaz" ifadesinin 5 Haziran 1946'da metinden çıkarılmasıyla yasallık kazandı. 7 Aralık 1946 tarihinde sıkıyönetim kararıyla kapatılan sendikalar, 1947'de "İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun"un kabul edilmesiyle tekrar yasal oldu. Sendikanın sözlük anlamı: İşçilerin ya da işverenlerin ayrı ayrı olmak üzere iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular yönünden çıkarlarını korumak, yeni haklar sağlamak ve onları daha da geliştirmek amacıyla aralarında yasalar uyarınca kurdukları birliktir. (Vikipedi)
Türkiye'de emek hareketi tekstil işçilerinin mücadelesi ile başlayan ve bugünkü TEKSİF Sendikası halini alan Tekstil İşçileri Sendikaları Federasyonu 21 Aralık 1952 tarihinde doğmuştur. Bu nedenle TEKSİF Sendikası'nın tarihçesi Türk sendikacılık hareketinin başlangıcı sayılabilir. (Vikipedi)
Teksif'le tanıştığım zaman 14 yaşımdaydım. 12-18 yaşlarım arasında yazları Eliyeşiller'in Mersin'deki Çukurova Sanayi İşletmeleri'in iplik fabrikasında çalışıyordum. İhtiyarlık Sigortası numaram 418665 idi. Fabrikada kantar kâtibi olarak çalışan babam aynı zamanda işçi temsilcisi idi. TEKSİF'in Mersin şubesini kurdu. Sendikanın ilk başkanı idi. Sendikada gönüllü olarak çalışıyor, işçi kayıtlarını tutuyor, temizliğini yapıyordum. Daktiloda yazmayı şubenin daktilosunda öğrendim.
Anayasa madde 51 - (Değişik: 3102001-470920 md.) Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
SENDİKALAR VE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ KANUNUMadde 17 - (1) On beş yaşını dolduran ve bu kanun hükümlerine göre işçi sayılanlar, işçi sendikalarına üye olabilir. (3) Sendikaya üye olmak serbesttir. Hiç kimse sendikaya üye olmaya veya olmamaya zorlanamaz.
Bu yazı için bu iki madde yeterli bana: Demek ki 15 yaşını dolduran ve işçi sayılan her vatandaş iş koluyla ilgili bir sendikaya üye olabilirmiş ve hiç kimse sendikaya üye olmaya ya da olmamaya zorlanamazmış.
Öyle ama sendikalı olmayla ilgili son kötü örneği anımsayalım: İstanbul Çatalca'daki Polonez sucuk fabrikasında, Tek-Gıda İş Sendikası'na üye oldukları için 146 işçi işten atılıyor. Bu işçiler 63 gündür süren direnişleri sonucunda önemli bir kazanım elde etti. İşçilerin yasal eylem alanları iade edildi ama Çatalca Emniyet müdürü, kolluk kuvvetlerine "müdahale" emri verdiği ve yasal hakları olan eylem yerlerini ellerinden aldığı için grev yeri değişikliliği yapıldı.