Muhterem Diyanet İşleri başkanı, 1 Ağustos 2025 günü yayımlanan ve "Haya: Allah'ın Emri, Fıtratın Gereği" başlıklı hutbesine aşağıda okuyacağınız iki paragrafla başlamaktadır:
[Kuranıkerim'de başörtüsü 24 sıra numaralı Nur suresinin 31. ayetinde geçmektedir. "Kadınlar, başörtülerini, göğüslerinin üzerinden bağlasınlar; yani başörtüleriyle göğüslerini de örtsünler" mealindeki bu ayette geçen "humur" kelimesi, başörtüsü manasına gelen "hımar" kelimesinin çoğuludur.
Nur suresi 31. ayet ne demek istiyor
(Müslüman kadınlar ve kızlar) Gizledikleri süsleri (ve güzellikleri) bilinsin, (takındıkları ziynetleri fark edilsin veya vücut hatları dikkat çeksin) diye ayaklarını yere vurmasınlar. (Kırıtarak yürümesinler.) Artık hep birlikte Allah'a tevbe edin ey müminler, umulur ki felah bulup (huzura ve kurtuluşa...]
Sayelerinde benim de kendimce "din âlimi" olduğum bu konuda 2000'li yılların ilk 10 yılında epeyce yazmıştım. Bunlardan birini, "Nur Suresi, 31. Ayet"1 başlıklı yazımı okumanıza sunuyorum:
[Kişisel olarak ne başörtüsü ile ne de türban ile herhangi bir sorunum var. Ama örtünmeyle ilgili yalan, safsata ve hurafe yayanlarla kavgam var. Türbancılar, bu örtünme tarzının Kuran'ın tartışılmaz buyruğu olduğunu ileri sürüyorlar. Ama Azhab suresinin 59. ayeti; Nur suresi'nin 30, 31 ve 60. ayetleri dışında Kuran'da bir başka hüküm yoktur ve türban şaklabanlığı kutsal kitapta yer almamaktadır.
Bunu öğrendiğim için: Faiz ve kredi kartının İslama aykırı olmasına karşın türbancılar tarafından kullanıldığını; türbancıların, İslama ters düşmesine karşın, Cumhuriyetin yapı ve kurumlarına, yasalarına ve özellikle Devrim Yasalarına uymak zorunda kaldıkları halde nasıl olup da dinden çıkmadıklarını soruyorum. Bu işte bir ikiyüzlülük var!
İkiyüzlülük sadece türbancılarda değil! İkiyüzlülüğün en tepesinde Kuran çevirmen ve yorumcuları bulunuyor. Bunun en çarpıcı kanıtını, Mustafa Sağ, "Evrensel ağrı, Kur'an Meali" (Final Pazarlama Yayını) çevirisine yazdığı önsöz ve açıklamalarda veriyor. Mustafa Sağ'a göre geleneksel çevirmen ve yorumcular Nur suresinin 31. ayetini geleneğe uyarak ve birbirlerini taklit ederek yanlış çeviriyorlar. Müthiş bir iddia! Mustafa Sağ'ın açıklamasını olduğu gibi aktarıyorum:
"Kuran ayetinde 'başörtüsü' diye bir kelime geçmemektedir. Buna rağmen tüm Kuran tefsirlerinde ve çevirilerinde Kuran ayeti 'başörtüsü' olarak çevrilmiştir. Halbuki ayette geçen 'hımar' kelimesi 'baş örtmek' anlamında değil, sadece 'örtmek' anlamına gelmektedir. Eğer, herhangi bir şey örtülecek ise. O şeyin vurgulanması gerekir. Örneğin masa örtüsü derken, örtmek kelimesinin yanına masa kelimesinin gelmesi gibi, başörtüsü dendiği zaman da 'örtmek' ('hımar') kelimesinin yanına 'baş' ('re's') kelimesinin 'hımarüre's' şeklinde gelmesi gerekir. Ayetteki 'hımar' ('örtü') kelimesinin yanında geçen ve vurgulayan kelime 'cuyub' kelimesidir ki, 'yaka' veya 'göğüs' anlamına gelir. ünkü, aynı kelime 'cuyub' bir başka ayette (28:32) Hz. Musa'nın 'göğsüne/ koynuna elini soktuğu' şeklinde geçer. Yani, 'cuyub' kelimesi, 'hımar' örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman 'bihumûrihinne ala cuyubihinne' başını örtmek değil, 'göğsünün üzerini örtmek' anlamına gelmektedir. Geleneksel tüm yorumcular, Kuran ayetini bilimsel bakışla değil de birbirlerini taklit edip 'Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler' diyerek 'felyedribne' fiilini de 'örtsünler' diye tercüme etmişlerdir. Bu geleneksel yorumcular 'DaRaBe' kökünden gelen bu kelimeyi burada, 'Başörtülerini örtsünler' derken, bir başka yerde aynı 'DaRaBe' kelimesini 'Kadınları dövün' (Bak. 4:34) diye çevirmişlerdir. Özetle, Kuran'ın orijinal ayeti tüm açıklığı ile ortadayken, elverişli bir siyasal kullanım malzemesi olarak, sürekli gündemde tutulan başörtüsü, Kuran'ın değil, geleneklerin, kişisel görüşlerin dinleşmesinden kaynaklanmaktadır." (s. 373)