Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir. Bellek unutur ama defter asla unutmaz. Hinlik, TDK sözlüğüne göre, kurnazlık, kurnaz olma durumu, hin anlamına gelir. "Hinoğlu hin"e gelince "ok kurnaz, her dönemin şartlarına uyabilen (kimse)" anlamına gelir. Yazının üzerine oturacağı ikinci kavram olan "Herkese lolo bize de mi lolo"nun da ne anlama geldiğini yazalım: Kubbealtı sözlüğünde oyun, dalavere olarak geçen "lololo", TDK (Türk Dil Kurumu) sözlüğünde kendisine yer edinmiş, "Bize de mi lolo" olarak "Başkalarının hakkını yiyiyorsun, bari bize yapma" halinde deyimleşmiş. Ama yeterli bir tanım değil. "Herkese kazık atmana tanık olduk ve göz yumduk ama bir de bize kazık atmaya kalkma, bizi de enayi yerine koyma" daha uygun! Bir genelleme yapacak olursak: Özellikle de sağ siyasetçiler karşısında "Bize de mi lolo... Biz kaçın kurrasıyız!" diyecek kadar uyanık ve şerbetli olacaksın! Asla zokayı yemeyeceksin. Yedin miydi yandın. Bir ömür boyu gırtlağında kalır.

AKP Genel Başkanı R.T. Erdoğan'ı iyi tanımak için Metin Sever ve Cem Dizdar'ın hazırladığı "2. Cumhuriyet Tartışmaları" (Başak Yayınları,1993) adlı kitapta yer alan söyleşide verdiği cevapları mutlaka okumak ve üzerlerinde düşünmek gerekiyor.

Recep Tayyip Erdoğan bir soruya şöyle cevap veriyor: "Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nde 27 etnik grup yaşamakta. Bu 27 etnik grubun da varlıklarının tanınması gerekmektedir. 'Türkiye Türklerindir' gibi tezler yanlıştır. Türkiye, Türkiye'de yaşayan herkesindir. Bir inanç birlikteliği bu insanların bütünlüğünü sağlayabilir. Aksi takdirde milli bütünlüğümüzü sağlamak mümkün değildir. Temel sorunlarımız noktasında ana başlıklar olarak bunları söyleyebiliriz."

"Türkiye Türklerindir" demek, "Türkiye, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarındır" anlamına gelir. Vatandaş kimliklerinde o devletin vatandaşlarının "üst kimliği" yazar ve Türkiye Cumhuriyeti'nde üst kimlik kurucu unsur olan Türkün adıdır. Bu sadece Türkiye'de değil yedi düvelde de böyledir, yani bütün dünyada. Kendini beğenmek böyledir işte, insanı tuzağa düşürür. Bilmek ve hiç unutmamak gerekir ki Türkiye üniter bir ulus devlettir, adı da Türkiye Cumhuriyeti'dir. Fransa gibi... Böyle bir devlette 27 adet etnik grup yaşamaz, 27 etnik topluluk olmaz. Olsaydı 27 özerk bölge ya da bir federasyonun 27 federe ortağından, üyesinden biri olurdu. Demek ki 1993 yılında R.T. Erdoğan bu "doğru"yu bilmiyormuş. 39 yaşında, bu 27 etnik topluluğun Türk ulusunu oluşturduğunu ve bu 27 parçanın Japon tutkalıyla birbirine yapıştığını bilmiyormuş.

R.T. Erdoğan'a göre ulusal bütünlüğümüzü, "sünni İslam" oluşturuyormuş. "Sünni İslam" ya da "Şii İslam" ümmet parantezi içinde yer alır ki ümmetin ulusal (milli) bir niteliği yoktur. Türklük ümmet bohçasında yer almaz çünkü ümmetin milliyeti yoktur. Türkiye'nin bütünlüğünü herhangi bir din değil, ulusal bilinç (Türklük bilinci) sağlamaktadır. Türklük bilinci 27 etnisiteyi içinde barındıran bir ana rahmidir. "Bilinç" yani "şuur" diyorum ki insanı insan ve vatandaş yapar. Ümmet kimliksiz ve bilinçsiz bir yığışımdan, kalabalıktan ibaretttir.

Ve söyleşi tam anlamıyla bir mahalle kahvesi sohbeti halinde devam ediyor: Hiç araya girmeyeceğim sonuna kadar okuyun:

-Milli bütünlüğün korunmasından söz ettiniz. Bu değişim süreci içerisinde eğer, ülke içinde yaşayan bazı grup insanlar milli yapı içerisinde kalmak istemezlerse ne olacak

-RTE: Onun kararını yine halk verecek.

-Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler.