Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde. Konuşmalarından, hal ve tavırlarından çoğunun işçi emeklisi olduğunu anlıyorum. Devlet memuru emeklilerin de durumu yasa ile belirlenmiştir: Yaptığı iş için bir unvanı, kadrosu, derecesi, kademesi vardır.
6 Eylül 1982 günü TRT TV'den uzman kadrosuyla 1. derece, 4. kademe, 3600 ek gösterge ile zorla emekli edildiğim gün tamı tamına 46 yaşındaydım ve 47'den de 5 gün almıştım. Emekli olduktan sonra bir özel okulda Fransızca öğretmenliği yapabilirdim; henüz özel televizyon yoktu ama kurulurken benim gibi yetişmiş bir uzmana gereksinim vardı. Önümde başka seçenekler de vardı: Bir yayınevi kurmak ya da kurulmuş bir yayınevinde editör olarak çalışmak; yayınevlerine edebi kitaplar çevirmek. Bir gazetede yazmak için öneri beklemek: Öneri 2000 yılının ocak ayında Hürriyet gazetesi adına, Ankara'dan yakınım Ertuğrul Özkök'ten geldi. AKP iktidarının yıllar süren milyarlık ceza baskısı sonunda 1 Nisan 2012 günü 5 (Beş) bin lira tazminat karşılığı Hürriyet gazetesinden atıldım. Tazminat miktarı kraldan çok kralcı, patron yalakası Hürriyet muhasebe servisinin marifetiydi. Ancak patron Aydın Doğan'ın kerimesi, kıymetbilir ve vicdan sahibi Vuslat Sabancı'nın müdahalesiyle tazminat 100 (Yüz) bin liraya çıkartıldı.
Ancak benim durum ve yaşadığım serüven genel olarak örnek olamaz. Şair ve yazarlığım her zaman yaptığım mesleklerin önünde yer aldı. Şair ve yazarlığım her zaman Fransızca öğretmeni Özdemir İnce'nin önünde oldu. Ceza verdikleri, tenzil-i rütbe ettikleri, sürgüne gönderdikleri zaman cezalandırılan öğretmen değil, şair ve yazar Özdemir İnce'ydi.
Emeklilik vesilesiyle yaşamöykümün küçük bir parçasından söz ettim. Kusura bakmayın lütfen! Her yıl emekli edilenler arasında ya da Türkiye'nin emekli toplamının içinde benim örneğime benzer kaç kişi çıkar Pek çıkmaz.Emeklilik başlangıç yaşı, hizmet süresi 25 yıla eklenerek memur emeklisi yaşı ortaya çıkar. Bu durumda en genç yaş 44-45 olur. Benim doğumum 1 Eylül 1936, emeklilik tarihim 6 Eylül 1982 olduğuna göre 46 yaşımda emekli olmuşum. İş bulup çalışmak zorunda olan genel emekliler için genç bir yaş.
İşçi emeklilerinin durumu çok başka. Türkiye'nin işçilerinde, emekçilerinde sınıf bilincinin eksikliği, sendika bilincinden yoksunluk yüzünden işçi sınıfı doğaya, hayata ve patrona karşı savunmasızdır. Babamın Mersin TEKSİF (sendika) başkanlığı ve 12-18 yaşlarım arasında, 418665 sigorta numaralı iplik fabrikası işçiliğim dolayısıyla bilirim. Kendimle ilgili ayrıntıyla yazdıklarım değerli okurlara güven vermek içindir.
Sendikasız işçi sürüden ayrılmış kuzuya benzer. Kuzu olarak kurda, insan da emekçi olarak patrona kurban ve yem olacaktır.
2025 yılına göre Türkiye'de kamu çalışanı (memur) sayısı: 5 milyon 289 bin 449 kişi. Kamu sendikalarına üye kamu çalışanı sayısı: 2 milyon 391 bin. Kamu emeklileri sayısı: 22 milyon 319 bin.
2025 yılına göre çalışan işçi sayısı: 17 milyon 326 bin 143; sendikalı işçi sayısı: 2 milyon 326 bin 143; emekli işçi sayısı: 16 milyon 859 bin. 2025 yılında emekli memur sayısı: 5 milyon 289 bin 449+emekli işçi sayısı: 16 milyon 859 bin= 22 milyon 148 bin kişi.
Efendim bulduğum sayıların doğruluğundan emin değilim. İşin uzmanı falan değilim. Uzmanlar eğer benim yöntemimi ya da genel geçerli bir yöntem uygulayarak sonuçları açıklarlarsa ellerinden öperim.
Benim bu yazıdaki amacım grupların kesin sayıları değil. Seçimlerde oy verecek halkın bir bölümünün dökümü. Seçimlerde oy veren her insan siyasal insan değildir. Siyasal insan kendi insani, toplumsal, sınıfsal ve bireysel varlığının bilincinde olan insandır. Bir işçi, bir köylü, bir burjuva kapitalist, toprak ağası, kasaba mütegallibesi gibi para kazanmadığı için onun gibi yemek yiyemez, geçinemez, gezemez, tatil yapamaz, emekli olamaz veee bundan dolayı da bir işçi ve köylü, bir kapitalist burjuva ya da taşra mütegallibesi, toprak ağası gibi