22 Temmuz 2025 tarihli yazımda tanıtmaya çalıştığım Sadri Maksudi Arsal'ın 1940 yılında ilk iki basımı Maarif Vekâleti tarafından yapılan ve üçüncü basımı Cumhuriyet Yayınları tarafından yayımlanan Teokratik Devlet ve Laik Devlet1 adlı kitabından bir alıntı (Devlet ile Din Arasında İlişki Biçimleri) yapıp bugünkü yazım olarak okumanıza sunuyorum.
[Milletlerin tarihi, din ve dini teşkilatın devlet yaşamında oynadığı rol bakımından incelendiği zaman, devlet ile din arasındaki ilişkinin aşağıdaki üç biçimden birini aldığı görülür:
1- Din ve dini teşkilat, devletin üstünde bir kurumdur. Devlet, tabidir. Siyasal egemenlik, dini teşkilatın başında bulunan din adamlarına aittir. Bütün yüksek yönetim kurumlarının başında din adamları bulunur. Siyasal ve toplumsal yaşamın her alanında dini esaslar egemendir. Bütün hukuk kuralları dine dayalıdır.
Burada devlet dini teşkilattan, hukuk dinden ayrılmış değildir, bu gibi devletlere "teokratik devlet" ya da "teokrasi" adını veriyorlar. Uygarlık tarihinde bu biçimde tam ve katkısız teokrasiler pek nadirdir.
2- Devlet, dini teşkilatın üstündedir. Dini teşkilat ve din uleması devlet otoritesine tabidir. Siyasal egemenlik, dünyevi devlet adamlarının elindedir. Bununla birlikte, devlet ile din arasında sıkı bir ilişki vardır.
Din, devletten ayrılmış değildir. Devlet, belirli bir din ya da dinleri "devlet dini" sayar. O din ya da dinlerin teşkilatına ayrıcalık tanır. Diğer dinleri ya büsbütün yasaklar ya da onlara bağlı olanların din alanındaki özgürlüklerini çeşitli biçimlerde sınırlar. Devlet dini sayılan dinlerin teşkilatı da devletin nüfuz ve denetimi altındadır. Devlet çeşitli biçimlerde dini teşkilata etki eder ya da etmeye çalışır.
Ancak devlet içinde din ulemasının hüküm ve nüfuzu büyüktür. Devlet ileri gelenleri, bütün devlet işlerinde onların görüşlerine uygun hareket etmeye, önemli girişimlerde onların onamasını (tasvibini) sağlamaya zorunludur. Bu tür devletlerde dini teşkilat ile devlet teşkilatı, birbirinden ayrı kurumlar olmakla birlikte, birbirini tutan, karşılıklı olarak biri diğerine dayanan kurumlardır. Bu gibi devletlere "yarı teokrasi" diyebiliriz.
Tarihi büyük devletlerin çoğu, yarı teokrasiydi. Bu tür devletlerde dini reislerin devlet işlerine etkisi ve toplumsal yaşamdaki nüfuzları çok büyük olduğu zaman, bu yarı teokrasilere de bazen teokrasi denilmektedir.
3- Devlet ile din birbirinden tamamen ayrılmıştır. Bu iki kurum arasında bir ilişki yoktur. Devlet içinde vicdan ve din özgürlüğü egemendir.
Herkes istediği dini kabul edebilir. Aynı dinden olanlar, aralarında dini dernekler kurabilir, dini işlerini düzenlemek üzere istedikleri biçimde teşkilat oluşturabilirler. Ancak bütün bu kurumlar tamamıyla özel mahiyettedir; devlet açısından bunların dünyevi amaçlar güden diğer derneklerden farkı yoktur. Dini derneklerin yürütülmesi ve etkinlikleri, diğer derneklerin tabi olduğu hükümlere bağlıdır.