Geçmişte (Cumhuriyet gazetesi öncesi) yazıp da yayımlamadığım bir yazı buldum zulada. Bu yazıyı köşeli paranteze aldıktan sonra tamamlayacağım. Bilginize...
Bu düşmanca bir programıdır. Başbakanın "İmam hatipler milletin gözbebeği olacaktır" yobaz talimatına gönderme yapılan broşürde "Yeni dönemde Türkiye'nin gözbebeği olacak olan imam hatip liselerine kayıtta geç kalmayın" uyarısı yapılıyor.
Sonra sıra velilere geliyor: "Çocuklarımız imam hatip ortaokullarını bitirdiğinde; hem yüce kitabımız Kuranıkerim'i öğrenecek hem de Anadolu veya öğretmen lisesine gidebilecek hem Hz. Peygamber'in hayatını öğrenebilecek hem de fen lisesi veya imam hatip lisesine gidebilecek."
Çocuklar kesinlikle gerçek Kuranıkerim'i öğrenemeyecekler çünkü öğretmenleri de Kuranıkerim Arapçasını bilmezler. Çocuklar laik okullarda öğrendikleri İngilizce ve Fransızca kadar Arapça öğrenemeyecekleri için Kuran'ı anlamalarına olanak yoktur. Ancak onu ezberleyecekler ve saptırılmış Türkçe mealini okuyacaklar. Ama buna karşın tamamı softa ve yobaz olacak. Said Nursi ve Fethullah Gülen türü meczupların kölesi olacaklar; kafa ve ruh sağlıklarını yitirecekler. Dahası, ana-babalarından nefret edecekler, kadını ve erkeği anlama yeteneğinden yoksun olacakları için de sağlıklı bir yuva kuramayacaklar.
"İmam hatip okullarının 'Sosyal, beşeri ve fen bilimleri ile birlikte İslami ilimleri aynı müfredat altında göstermesi bakımından Türkiye'ye özgü bir tecrübe' olarak tanıtıldığı bilgi notunda ise 'Gençlerimize bu okullarda değerler eğitimi verildiği için kötü alışkanlıklar yok denecek kadar azdır' görüşü dikkat çekiyor."
Bu cümle, laik okulların bile isteye AKP hükümeti tarafından sabote edildiğinin itirafıdır.
Broşürün sözünü ettiği "Türkiye'ye özgü tecrübe" Said Nursi'nin Van'da kurmayı hayal ettiği "Medresetüzzehra" ucubesini örnek almaktadır.
Sonuç olarak: AKP hükümeti pedagoji bilimine aykırı altı kaval üstü şeşhane bir öğretim sistemi içinde Türk gençliğini özgür ve bilimsel düşünceden uzak, kumanda aletiyle güdülebilir bir insan sürüsü haline getirmek istemektedir. ÖNDER'in broşüründe de itiraf edildiği gibi uygar dünyada böylesine kaçık ve budala bir okul ve öğretim sistemi bulunmamaktadır.
Düşünsenize, gerçek beden eğitimi, müzik, resim derslerinden yoksun bırakılan çocuklarımız "din dersi" adı altında haftada sekiz saat irtica, hurafe ve üfürükçülük dersi alacaklar. Ağustos ayında yapılacak atamalar sonunda 8 bin başlık din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni açığı kapatılmaz ise müftülük, imamlık ve Kuran kursu öğreticiliği yapan (ama pedagoji sertifikası bulunmayan) ilahiyat fakültesi mezunları ders verecek. Ve bu yetkisiz ve yeteneksiz kimselerin mezun ettiği zavallı çocuklar dünya ile yarışacaklar (!).
Böyle bir uygulama karşısında bütün "aklı başında Türkiye"nin ayağa kalkması, isyan etmesi, uygulamayı yargıya götürmesi gerekmektedir. Ama tıpkı Osmanlı gibi Türkiye de uyuyor. Bütün dikkatini iki ve üç sayfalara vermiş olan basın çürümeye devam etmektedir.