ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın Suriye konusunda zikzak çizen açıklamaları kafaları karıştırmıştı, durum netleşti.
Gelişim süreci İngiliz-ABD yapımı olan, uzun zamandır CENTCOM'un bir numaralı adamlarından birisi olan Bafıl Talabani konuştu.
Ortadoğu Araştırmalar Enstitüsü'nün Erbil'deki yıllık toplantısında konuşan Bafıl Talabani, SDG için "Bir tür özerklik" istedi.
Konuşmanın ilgili bölümü şöyle: "Şam'ın Demokratik Suriye Güçleri'nden beklentileri gerçekçi olursa ve Şam sabırlı olabilirse, birlikte çalışabilecekleri konusunda iyimserim. Eğer mantıksız talepler olursa, SDG'nin bunları yerine getireceğini düşünmüyorum ve ben de onları bunu yapmaya teşvik etmem." "Uygun talepler nelerdir" sorusuna Talabani, "Uygun talepler, Kürt bölgelerinin bir tür özerkliğe sahip olmasıdır; bu ister vilayet düzeyinde olsun ister benzeri bir şey; ya da dilin tanınması, kültürün tanınması ve korunmasıdır. Ayrıca, onları koruyacak ve Kürtler olarak kabul edebileceğimiz bir tür güvenlik kurumu olmalı ve bir şekilde istihbarat ve askeri kurumlarla bütünleştirmelidir" dedi.
ABD Büyükelçisi Barrack "Federasyonun bir altı" diye muğlak bir ifade kullanmıştı, Bafıl Talabani de "Bir tür özerlik" tanımlaması kullandı.
Bafıl Talabani'nin kurduğu cümleler kendi içinde tutarlılık taşımıyor ama içinde bir tuzak barındırıyor.
Mesela, SDG'nin Suriye devletine entegrasyonu için verilen aralık takvimini ötelemeye çalışıyor.
Mesela, dil ya da kültürün tanınması gibi son derece meşru istekler için üniter formüller de varken "bir tür özerklik" şartı getiriliyor.
Mesela Suriye Ordusu'na entegrasyona kapı açılırken, istenmeyen bir bütün olarak katılma fikrine açık kapı bırakılıp, illa ayrı bir silahlı güç olması şartı aranıyor.
Bafıl Talabani'nin başında olduğu Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği içindeki mücadele, Barzani grubuyla var olan görüş ayrılıkları, Bağdat ile yaşadığı problemler onu görüş üreten değil ABD'nin bölgeye dair fikirlerini seslendiren kişi olarak görmemiz için yeterli.
Seslendirilen fikirler de bunlar.
Bafıl Talabani tek başına önemli değil ama ABD'nin bölge hoparlöründen çıkan sese dikkat etmek lazım.
ERDOĞAN TEK KAYNAKTAN KURTULURKEN BİZ...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iktidarda olduğu yıllar boyunca uyguladığı ve pek de farkında olmadığımız bir politikası var.
Erdoğan, yaşamsal ve ulusal güvenliği alakadar eden temel konularda tek kaynağa bağlı kalmama politikası izliyor.
Tarihi boyunca hep ABD yapımı savaş uçakları kullanan Türkiye, şimdi Avrupa yapımı Eurofighter uçakları alarak Kaan istenilen seviye ve sayıya gelinceye kadar doğan boşluğu doldurmaya çalışıyor.
Diğer konu Türkiye'nin enerji güvenliği.
20 yıl önce Rusya'dan, Türkiye'de kullanılan doğalgazın yüzde 60'ını ithal ediyorduk.
Gaz kullanımı katlanarak arttı ama Rus gazının toplam ithalattaki payı yüzde 37'ye düştü.
Rusya ile olan sözleşmemizin vadesi çok yakında, İran ile sözleşmemiz de gelecek yılın sonunda bitiyor.
Azerbaycan'dan gelen gazın sözleşmeleri, 2030 ve 2033 yılına kadar devam edecek ama Azerbaycan'dan gelen gaz, 53 milyar metreküplük talebin sadece 9,5 milyar metreküpünü karşılıyor.
Türkiye, boyun eğen sözleşmeler ve siyasi tavizler vermek zorunda kalmamak için iki şey yapıyor.
Birincisi, Enerji Bakanlığı, Türkiye'de gaz üretimini arttırmak için elinden geleni yapıyor, ikincisi gaz aldığı kaynakları çeşitlendiriyor.
Sosyal medya aleminde ABD ile yapılan sıvılaştırılmış doğalgaz anlaşmasına dair çok şey söylendi.
Oysa eş zamanlı olarak Cezayir ile de benzer bir anlaşma yaptık.