Terörsüz Türkiye'de bulunduğumuz nokta...

"No news, good news" diye tüm dünyada haber yoksa iyi haberdir diye bilinen bir cümle ve Terörsüz Türkiye meselesinde de geçerli.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan Komisyon çalışmaya devam ediyor.

Avrupa Şampiyonası'nda 2-1 mağlup olduğumuz Portekiz'ikutlayan HDP'liler gitti, Filenin Sultanlarını kutlayan DEM yöneticileri gördük.

Daha da önemlisi, Avrupa'da PKK'ya bağlı faaliyet gösteren kimi sivil toplum kuruluşları Gazze'de soykırım devam ederken Tel Aviv'e koşmuş, İsrail'e desteklerini açıklamışlardı. Artık sesleri çıkmıyor ama DEM, Gazze'de yaşananlara TBMM'deki tüm partilerle beraber tepki gösteriyor.

Daha önemlisi örgütün silah ve mağaralarını teslim etme sürecinde yaşananlar.

Konuya dair, Irak'ın kuzeyinde silah bırakma başlamadan önce bildiğimiz bir gerçek vardı.

O da sürecin an ve an bilgilendirmeyle gitmeyeceği, kamuoyunun silah ve mağara teslimleri tamamlandıktan sonra bilgilendirileceğiydi.

Yani 30 silah yakıldı, sonrasında süreç durdu diye bir bilgi yok aksine "No news, good news" kuralı burada da geçerli.

★ ★ ★

Peki mesele hiç sorunsuz mu ilerliyor, hayır, ortada bir SDG ve Mazlum Abdi sorunu var ama bu süreci şu anda çökertecek bir sorun değil.

Burada yapmamız gereken bir diplomatik bir de iç siyaset okuması var.

Diplomatik okumada karşımıza çıkan tablonun özeti şu, Türkiye'nin, ABD ve Şam Yönetimi'yle sağladığı bir uzlaşı var.

Buna göre Suriye'nin toprak bütünlüğü korunacak, SDG güçleri de Suriye Ordusu içinde dağıtılacak.

Son dönemde bu noktadan bazı sapma işaretleri geliyor.

ABD Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack'ın "Federasyonun bir altı" diye tanımladığı, biraz İspanya örneğini andıran örnek.

Bu örneğin siyasi gerçekliği yok zira İspanya'daki sistem etnik çoğunluklara dayanıyor, bugün SDG'nin kontrolü altındaki bölgede nüfusun çoğunluğunu Kürtler değil Araplar oluşturuyor.

Barrack, tek başına ABD'nin politikalarını belirleyebilecek bir isim değil ihtimal Beyaz Saray ve yeni adıyla Savaş Bakanlığı'ndaki Evanjelistler bir deneme yapmaya çalışıyorlar, işin bu kısmı toplanabilir, en azından toplamak için diplomatik yolların kullanılabileceği bir alan.

Gelelim işin iç siyaset okumasına.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, defalarca İmralı'dan gelen çağrının Avrupa ve Suriye ayaklarını da kapsadığını söyledi.

Barış tek kanatlı değildir diyerek Ankara'nın konu üzerinde çalıştığını hatırlatan Bahçeli, Suriye'de SDG'nin pozisyonunu yakından takip ediyor.

Burada, (ilk bakışta) can sıkıcı olan yeni gelişme Öcalan'ın Arap aşiretlerinden SDG'ye destek çağrısı yapması.

Bu çağrı durduk yere gelmedi, Arap aşiretleri bir süredir YPG'den rahatsız ve onları topraklarından çıkarmak için bildiriler de yayımladılar.

Peki Öcalan, SDG meselesi çözülmeden sürecin ilerlemeyeceğini görmüyor olabilir mi, elbette görüyordur.

★ ★ ★

Biraz akıl yürütünce terör için hem Rusya'dan hem ABD'den, hem İran'dan, hem Avrupa Birliği'nden silah, siyasi destek bulan, telsiz sistemleri Japonya'dan gelen, İsrail'in Irak'ın kuzeyinde başka müttefikleri varken bir anda kullanışlı maşası haline gelen bir yapıyı yönetmiş birisinin her zaman elinde bir koz olmasını isteyeceğini fark ediyor insan.

Yani SDG bu anlamda Öcalan'ın elindeki tek koz durumunda, o da haliyle süreci uzatmak istiyor.

Ayrı devlet ya da federasyon talebinden vazgeçmiş, milliyetçiliği zehirli olarak tanımlayan birisinin, SDG konusunda da Türkiye'nin beklediği şekilde inisiyatif almasını ummak hayalperestlik olmaz. İmralı'daki görüşmelerde İsrail'in kendisini yok etmek istediğini söyleyen birisi kendisine bağlı bir yapının İsrail kontrolüne girmesine izin vermez.

O yüzden İmralı'dan Suriye konusunda hayatın olağan akışına uygun yeni açıklamalar gelirse şaşırmayalım.

★ ★ ★

İşin konuşmamız gereken iki yanı daha var.

Birincisi İsrail'in pozisyonu. İsrail, Suriye'yi 3-4 parçaya bölmek istiyor ve önceki gün ortaya çıktı ki, Netanyahu Hükümeti, Suriye'de ayrılıkçı Dürzi grupların tamamına maaş ödüyormuş. Dürziler tek başına Suriye'yi parçalamaya yetmeyeceği için elbette SDG'ye ve Nusayrilere de çeşitli para ve kaynak aktarımı yapıyorlardır.