Türkiye'nin İsrail'e karşı en dikkatli olması gereken zaman dilimi geldi çattı işte.
Bu aciliyet çağrımın birden çok sebebi var ama hepsi tek bir noktaya çıkıyor.
En dikkatli olmamız gereken zaman derken iki ülke arasında yaşanacak bir cephe savaşından,
Ya da savaşı bilgisayar oyunu zannedenlerin "Gidip, İsrail'i alıp gelelim" tarzı, Türkiye'nin hedefleri arasında olmayan senaryolardan söz etmiyorum.
Asker sayısı eksik, ordusu yıpranmış İsrail'in Türkiye ile Suriye hattı dahil herhangi bir noktada cephe savaşına girme imkânı yok.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin imkân ve kabiliyetleri böyle bir savaşta İsrail'ekurulduğu günden bu yana en ağır yenilgisini yaşatmaya fazlasıyla yeterli.
Böyle bir senaryo Washington için de en son dahi istenmeyecek bir senaryo, gerçekleşmesi neredeyse imkânsız.
En can sıkıcı senaryo, ABD'nin Katar'da olduğu gibi "Engelleyemedim" bahanesiyle Netanyahu'nun kısa süreli bir çatışma senaryosuna yeşil ışık yakması.
Olabilir mi, olamaz dediğimiz her şeyin yaşandığı bir dünyada yaşıyoruz deyip, adım adım ilerleyeyim:
★ ★ ★
İsrail Başbakanı, 2 Kasım'dan itibaren haftanın 4 gününü mahkemede geçirecek.
Soykırımcı Başbakan, 3 gün ifade verecek, dördüncü gün de savunmanın tanıklarını dinleyecek.
Bu programa bir İsrail mahkemesi karar verdi ama Netanyahu'nun avukatları, Başbakan'ın programını engelleyeceği gerekçesiyle karara itiraz ediyorlar.
Çok iyi biliyoruz ki, Netanyahu, yolsuzlukları nedeniyle ne zaman zor durumda kalsa İsrail'i başka savaşlara sokuyor.
Bugüne kadar Lübnan savaşı ve ardından gelen İran çatışması seçeneği kullanıldı, şimdi Katar ile bir mücadele var ama orada da altı yaş Netanyahu'nun.
En yakın çalışma arkadaşlarından bazıları "Quatargate" denilen skandal nedeniyle tutuklandı.
Kaldı ki Katar da İsrail'e askeri bir cevap vermek yerine, tüm Arap ülkeleriyle beraber hukuki bir mücadele başlatmayı tercih etti.
Yani Netanyahu'nun savaşı yayarak pisliklerinin hesabını verme stratejisinde Katar önemli bir seçenek değil.
★ ★ ★
Duygusal halimiz, Gazze'de yaşanan soykırımdan hep Netanyahu'yu sorumlu tutuyor ama ABD'nin bu soykırımdaki rolü arka planda kalıyor.
Eğer ABD destek vermeseydi, Netanyahu ve faşist bakanları bu soykırımı devam ettirmezlerdi.
Sahne önünde İsrail'i durduramıyormuş gibi yapan ama sahne gerisinde tam desteğe devam eden ABD, Türkiye ile İsrail karşı karşıya geldiğinde ne yapar diye biraz düşünmemiz lazım.
Cephe savaşı olmaz ama Netanyahu kısa süreli bir çatışma ya da İsrail'in sızdığı terör örgütleri vasıtasıyla bir dizi eyleme girişir mi
Böyle bir senaryoda hedef seçilen kişi ya da yerler aynı zamanda Washington'ın da işine gelebilir mi
"Gelmez, olur mu öyle şey" demek için acele etmeyin.
Bir senaryo yazalım beraber, mesela ilk senaryomuz Türkiye'nin geliştirdiği radar sistemlerinin F-35'lerin görünmezlik özelliğini delmesi olsun.
Böyle bir durumda ABD, İsrail eliyle ASELSAN'ın zarar görmesini istemez mi
İstemez diyemiyorum zira İsrail ve ABD'nin risk yönetme biçimini tüm dünya gayet iyi biliyor.