■ Don Kişot deyince aklımıza ilk ve belki de tek gelen şey dev ordusu zannettiği yeldeğirmenlerine saldıran zararsız bir kaçık değil mi
İnsanın gerçekle bağını koparan haline en güzel örneklerden birisidir aslında Don Kişot'un bizdeki algısı. Peki gerçek ne Önce isimden başlayalım, Don Kişot diye biri yok aslında. İspanyolca Don Quijote'nin Türkçe okunuşu Don Kihote. Biz Don Kişot dediğimizde aslında Fransızca okunuşu Türkçe söylemiş oluyoruz. Kitabın yazarı Cervantes, İnebahtı'da Türklerle savaşırken sol elini kaybetmiş, 5 yıl esir hayatı yaşamış eski bir askerdir aslında.
Yazdığı bu romanla Avrupa kültüründeki şövalyelik güzellemelerini bitiren insan olmuştur. Kaçık haliyle dalga geçtimiz Don Kihote'nin ilk saldırısı yeldeğirmenlerine karşı değildir. Ücret anlaşmazlığı yaşadığı hizmetçisi Andres'i ağaca bağlayıp döven efendiye müdahale eder, dayağı durdurmasını ve hizmetçisine adil davranmasını ister. Tüm bunları algımız ile gerçek arasındaki farkı anlatmak için yazdım. Bunu yapmaya ihtiyacım vardı, zira biz Milliyet olarak gerçeğin peşinde koşmayı seçiyoruz her zaman. İnsanların gerçekle değil, algılarına hitap edecek metinleri arzuladığı bir dönemde biraz yeldeğirmenleriyle savaşmaya benziyor bu durum. "Aradaki fark ne" derseniz sonuçta kazanacak olan algılar değil, gerçek olacak.
■ Algı ve gerçek arasındaki farkı örneklerle açıklayayım: Gazeteci Fatih Altaylı, tutuklu yargılandığı davada 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkemenin kararını ve Altaylı'nın avukatının bundan sonra izleyecekleri yola dair yaptığımız röportajdan oluşan haberi hem birinci sayfada hem de iç sayfalarda okurlarımıza duyurduk. Ertesi gün sosyal medyada yayınlanan ve yapay zekâyla oluşturulmuş bir kareyi neden kullanmadığımızı soran ve sorgulayan elektronik posta mesajları aldık okurlarımızdan. Hepsine teker teker cevap verdim, hatta yapay zekâyı ele veren detayı bulduğumuz yeri de paylaştım okurlarımızla. Gerçeği verip, üretilmiş sahte görüntüyü kullanmadığımız için sorgulanmak, bu çağın, sosyal medya algısının gerçeğin önüne geçtiği halidir.
■ Milliyet'in algı ve gerçek duruşunu anlatmak adına halen takip ettiğimiz ama haberini daha size vermediğimiz bir başka olaydan bahsedeyim. Yıldız Teknik Üniversitesi'nin bahçesinde yer alan bir mavi çam ağacı var. İki yıldır bir grup öğrenci bu ağaca yılbaşı süsü astı, bunu Hristiyan geleneği kabul eden öğrenciler de bu süslemenin yapılmamasını istedi, konu gereksiz yere üniversite disiplin kuruluna falan da gitmişti. Bu sene bir iddia ortaya atıldı; ağacın süslenmesini savunan öğrenciler, karşıt görüşteki öğrencilerin kezzap dökerek ağacı kuruttuğunu açıkladılar. Bu açıklamalarına anonim bir hesaptan yapılan açıklamayı delil gösterdiler. Konuyu radarımıza aldık, ilk ulaştığımız bilgi, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi'nden uzmanların ağacın kökünden toprak numunesi aldıkları oldu. Takip etmeye devam ettik, ulaştığımız son bilgi, toprakta bir kimyasal bulunmadığı bilgisiydi. Ama bu bilgi rapor olarak henüz üniversiteye ulaşmadı. Bazı uzmanlara kuruyan ağacın fotoğraflarını attık ama kesin bir cevap alamadık. Bu haberi halen takip etmeye devam ediyor arkadaşlarım. Sonuç ne gelir bilmem ama ağaç süsleme ve ağaç altına hediye bırakmanın eski bir Türk geleneği olduğuna dair bu konudaki en uzman isimlerden birisinden Pazar ekimiz için yazı istedik. Dedim ya, Milliyet, algının değil, gerçeğin peşinden gider.
■ Benzer bir durumu Papa'nın ziyaretine dair haberlerde de yaşadık. Önce en önemsediğimiz noktadan başlayayım, kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün 1925 yılında Papa'ya İznik'te ayin izni vermediği iddia edilmişti. Bu iddiayı ciddi biçimde araştırdık, Atatürk'ün hayatı üzerine inceleme yapmış akademisyenlerin çalışmalarına baktık. Ne böyle bir talep ne de buna dair bir hayır cevabı bulabildik. Türkiye'de yaşayan tüm mezheplerden Hristiyan vatandaşlarımızın sayısı 180 bin civarında; yaklaşık 20 bin civarında da Yahudi Türk vatandaşımız var. Milliyet olarak Papa ziyaretine dair tüm tartışmalara ve tartışmaların odağındaki yeni "Haçlı Seferi" ya da "Türkiye elden gidiyor" önermelerine bu rakamların ışığında bakmayı tercih ettik. Kaldı ki bizim işimiz haber vermek, niyet okumak değil. Sosyal medyada yayılan ve Türkiye'de değil, İspanya'daki bir ayinde kaydedilmiş görüntülerin yarattığı tartışmalara girmedik. Hatay Medeniyetler Korosu'nun Ankara'daki törende seslendirdiği Talealbedru ilahisiyle ilgili tartışmaları, Papa salona girerken Hz. Muhammed'i (SAV) öven bir ilahi okunmasının yanlışlığına dair tartışmaları takip ettik. Gördük ki söz konusu ilahi okunurken Papa salonda yoktu. Çok dinli, çok etnik kökenli Hatay Medeniyetler Korosu'nun kostümüne dair tartışmalara gelince, bu değerli koroyu yıllardır haber yapıyoruz; kostümlerinin her zamankinden farklı olduğunu yazacak bir donemiz yok.

17