Komisyon İmralı'ya giderse...

Mantıkta doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir olmak zorunda olan ifadelere önerme denir.

Adı başka olsa da Terörsüz Türkiye hedefine varmak için Meclis'te kurulan komisyonun İmralı'ya gitmesi bir önerme.

Bu önermeyi yanlışlanabilir hale getirecek doneler var mı, var

En çok duyduğum böyle bir ziyaretin Öcalan'a siyasi meşruiyet kazandırması ihtimali...

Bir yanlışlama maddesini okuyup karar vermektense bir de doğrulanabilir maddelere de bakmak gerekmez mi


TBMM'de Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısı.

Öcalan'ın 'hendek eylemleri' için Kandil'i eleştirdiği ve "Fiyaskolarla neticelenmiş topyekun ayaklanma takıntısı" dediğini çoğumuz bilmeyiz mesela.

İmralı Notları kitabında başka ilginç bilgiler de var:

Mesela HDP'nin adaylarını belirleyen seçim komisyonu üyelerinin Kandil tarafından belirlenmesine itiraz etmiş bir Öcalan portresi var elimizde. Konuşmada kurduğu cümleler şöyle: "... Kandil'e deyin ki, kim yaptıysa bu işleri onun gözünü oyacağım. Kandil karışmayacak bu işlere. Kandil yazılarında bana çok bağlı görünüyor ama pratikte öyle davranmıyor. Bu böyle olmaz."

Bir başka zamanda bir başka tartışmadan cümleler de alayım: "...Cemil bazı şeylere dikkat etsin. "Müzakere başlar, biter" cümlelerini ben söyleyebilirim. Duran da (Kalkan), Cemil de (Bayık) bunları kullanmamalıdır. Siz de onlarla tartışın. Kendi sınırları dahilinde yorumlar yapsınlar. Benim kullanacağım cümleleri kullanmasınlar."

Bu cümleler Öcalan'ın yarattığı terörü ortadan kaldırmaz, onu barış güvercini yapmaz elbette ama diğer yandan süreci, iradesinin, ABD ya da İsrail ya da İran tarafından yönlendirilip, yönlendirilmediğine emin olamadığımız Kandil'e karşı daha net bir çizgi çekiyor.

***

PKK'ya duyulan güvensizlik, geçmişteki yarıda kalan süreçlerin tortuları kendimize duyduğumuz güveni azaltmamalı.

Şu an Suriye Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, Beyaz Saray'da kabul edilen Şara'nın adı 3 yıl önce başına ödül konulmuş bir halde en çok aranan teröristler listesinde yer alıyor, CENTCOM destekli SDG ayrı devlet kuracak adımları atıyordu. Suriye sahasında Rusya ve ABD askeri gücü belirleyici durumdaydı.

Bu tabloyu değiştiren ülke biz değil miyiz

Çok söylenmiyor olması şu gerçeği değiştirmemeli, Türkiye, terör örgütüne karşı mutlak bir askeri başarı sağladı.

Şimdi bu askeri başarıyı sosyal başarıyla taçlandırmak, 40 yılı aşkın bir süredir zorlanan aidiyet duygusunu yeniden tesis etmek gerekiyor.

Komisyon, İmralı'ya ne toprak pazarlığına gidecek ne de özerklik konuşmaya.

Türkiye, o seçeneklerin tamamını silahlı mücadelesiyle çöpe attı zaten, şimdi peşinde koştuğumuz şey sosyal başarı.

O başarı sağlanırsa Osmanlı'dan beri farklı farklı isimlerle karşımıza çıkan tablo tamamen ortadan kalkmış olacak.

***

Sosyolojik meselelere ne aldık ne verdik diye bakılmaz.

Yine de kısa bir durum değerlendirmesi yapalım:

PKK yıllar sonra kendini feshetti, Türkiye'de kalan çok az sayıdaki militanını çekti, daha önemlisi Irak'ın kuzeyindeki üs bölgelerine yakın kadrolarını da Irak'ın aşağılarına çekti.

İlk başlarda aralıksız bir bozuk plak şeklindeki Avrupa yapılanması tamamen sessizliğe büründü ki bu onların halen bir sorun olmadığı anlamına gelmiyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri sahada varlığını sürdürüyor, MİT hamle inisiyatifini elinde tutuyor, gelişmeleri takip etmekten ziyade belirleme noktasında ilerliyor.

DEM Grubu'nda atılan slogan, eski bir HDP milletvekilinin faşist mesajları, sosyal medyada dolaşan, katıksız Kürt milliyetçisi videolar, büyük resmi görmemize engel olmamalı.