İçimizdeki Hitler ve Stalin'i susturma zamanı

İkinci Dünya Savaşı'nda rakip olsalar bile Hitler ve Stalin'in ortak bir noktası vardı.Her iki diktatör de insanları milliyet ve inançlarına göre toplu olarak cezalandırmayı ve yok etmeyi tercih etti.İnsanlık onca acı tecrübenin ardından tekrar aynı noktaya geldi.Fransa'da ölüm tehditleri alan bir Rus lokantasının sahibi "Siyaset değil yemek yapıyoruz" diye açıklama yapmak zorunda kaldı, Almanya'da bir restoran Rus müşteri kabul etmeyeceğini açıkladı.Sosyal medyada bir pavyonun kapısında yazan "Rus konsomatris çalıştırmıyoruz" yazısı dolaşıyor.Sadece sokakla sınırlı kalmadı ama tepki.Milano'da dünyanın en önemli sahnelerinden biri olan La Scala, prima donna Anna Netrebko'nun konserini iptal etti.Bir başka sanat merkezi New York Carnegie Hall, Rus şef Valery Gergiev ve piyanist Denis Matsuev'i, Viyana Flarmoni Orkestrası ile konser kadrosundan çıkardı, yerlerine Kanada'dan bir şef ve Güney Koreli bir piyanist koydu.İngiltere'de Kraliyet Opera Evi Bolşoy Balesi'nin yaz sezonu gösterilerini iptal etti.Milano'daki Bicocca Üniversitesi Dostoyevski derslerini önce iptal etti, gelen eleştirilerden sonra geri adım attı.Rus olan her şeyi reddetme, lanetleme kafasının Hitler ve Stalin kafasından bir farkı yok.Bu saçma gidişe dur denmediği takdirde yakında Çaykovski'nin besteleri ya da Çehov'un tiyatrosu da yasaklanabilir.Putin'e karşı olup Yevtuşenko'nun şiirlerini cezalandırmak, Lavrov'a kızıp Şoholov'un Don Hikâyeleri'ni yok saymak sadece Rusya'yı değil tüm dünyayı geriye götürür.Putin'e kızıp tüm Rusları nefret objesi haline getirmek doğru bir yöntem değil.Üretim ya da ithalat, olmak ya da olmamakKüresel salgın başlayıp, tedarik zincirleri tartışmaya açıldığında yüzümüzü tekrar tarıma dönmeye karar vermiştik.Dün televizyonlarda Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle buğday ve ayçiçeği yağı sıkıntısı yaşayıp yaşamayacağımız tartışılıyordu.Yetkililer tedarik sıkıntısı olmayacak diyor ama gerçek şu: Tedarik sıkıntısı olmasa bile ekmeğe de, makarnaya da, ayçiçeği yağına da artık daha fazla para ödeyeceğiz.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6712038;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6712038;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarozay-sendiricimizdeki-hitler-ve-stalini-susturma-zamani-6712038' });Buğday ithalatımızın yüzde 78'i Rusya'dan, yüzde 9'u Ukrayna'dan gerçekleşiyor.Arpamızın yüzde 40'ı, ayçiçeğinin yüzde 56'sı yine Rusya'dan geliyor.Tarım Bakanlığı kuraklıktan şikâyet etmekte haklı ama buğday ekim alanlarımız son 20 yılda yüzde 30 azaldı, 6.8 milyon hektara düştü. Toprak azaldığı için üretimi azalmadı, yine 20 milyon ton seviyelerinde kaldı ama ithalat patladı.Son 20 yılda buğday ithalatımız tam 9 kat arttı, 2019'da üretimimizin yarısı kadar, 10 milyon ton ithalat yaptık.Aldığımızı işleyip ihraç ettiğimiz doğru ama son üç yılda ithalat rakamı ihracat rakamımızdan fazla.Bu makas aleyhimize daha da açılacak zira buğday fiyatı şu an 346.5 dolar yani aynı miktar buğdaya daha fazla para ödeyeceğiz anlamına geliyor bu.Bu kadar verimli toprakların boş durmasının sebebi çiftçinin tembelliği falan değil, ithalat avantajları çiftçiyi ekim yapmaktan uzaklaştırdı.İthal etmek yerine üretmek bizim için olmak ya da olmamak