CHP'yi seçimlere kim götürecek

CHP'deki gelişmeleri takip edenler, meseleyi Kılıçdaroğlu'nun partinin başına dönmesi olarak bakıyorlar.

Bu meselenin basit yanı.

CHP için en riskli alan 15 Eylül'de mahkemenin vereceği kararın detaylarında saklı.

Eğer mahkemeden mutlak butlan kararı çıkarsa, mahkeme heyetinin tedbir kararı alıp almadığına bakılacak.

Karar tedbirsiz olursa Özgür Özel ve parti yönetimi Yargıtay süreci bitene kadar partinin başında kalacak ve sorun çözülmüş olacak.

Buna karşın mahkeme heyeti tedbirli mutlak butlan kararı verirse o zaman Yargıtay süreci sonuna kadar partinin başına bir kayyım atayacak.

O kişinin CHP üyesi olması şart.

Kılıçdaroğlu kayyım olarak atanabilir mi konusunda kafalar karışık, kimi hukukçular eski yönetimden birisinin atanmasının Yargıtay sürecini by-pass etmek anlamına geleceğine dikkat çekiyorlar.

Kayyım, partinin parasını harcayamaz, partiden kimseyi atamaz ama Yargıtay süreci uzarsa muhtemelen 2027 sonbaharında yapılacak erken bir cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçiminde aday belirleme işi kayyıma kalır ki, bu siyasetin yargı eliyle düzenlemesi tartışmalarını kuvvetlendirir.

Burada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha var:

Bugüne kadar medyaya sızdırılanlardan biliyoruz ki Kılıçdaroğlu ve ekibi CHP'nin başında uzun bir süre kalma hesabı yapıyorlar.

Kılıçdaroğlu adına medyaya konuşan kaynaklar, beldelerden başlayarak tüm kongreleri yenilemek ve en nihayetinde Büyük Kurultay'a yeni delege yapısıyla gitmekten ve o sürede partiyi tekrar organize etmekten söz ediyorlar.

Eğer gerçek bir demokrasiden söz edeceksek, önce yetkinin sadece sandıktan alınacağını kabul etmemiz lazım.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, sandık-yetki ilişkisini ne kadar önemsediği konusunda sicili pek parlak değil.

Delegelerin isminin üzerini çizip Parti Meclisi'ne almadığı kişilere danışman adı altında Genel Başkan Yardımcısı yetkileri vermekten tutun da oy oranı yüzde 1'ler civarında olan dört partinin genel başkanına cumhurbaşkanlığı yardımcılıkları dağıtmaya kadar kırık notu çok.

Tabanın tepkisini "2-3 hafta sonra hayat normale döner" diye okumak ve bunu dile getirmek tabana hakaret etmek ama siyasi "dehayı" bilenler için hiç de şaşırtıcı bir durum değil bu. O dehayla Türkiye'nin 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde atlattığı badireyi 2025'te herkes anladı, bakalım 2027 sonunda ne olacak

Kılıçdaroğlu ve Moliere...

Haklı olmakla haklı kalmak arasındaki farkı belirleyen şey, haklı olanın verdiği tepkide saklıdır.

Türkiye'de haklılar olaylar karşısında o kadar büyük tepki veriyorlar ki, o tepki asıl mağduriyetin önüne geçiyor.

Bunun en somut örneği CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Zeybek'in Kılıçdaroğlu kayyım olarak atanabilir mi sorusuna verdiği, CHP'nin 1 milyon 700 bin üyesi kayyım olarak atanacak kişinin yüzüne tükürür" yanıtı.