Bir daha olmayacak...
41 yıldır süren terör döneminde Türk halkının en büyük başarısı PKK ile Kürt yurttaşları arasında kalın bir çizgi çizebilmek oldu.
"Çözüm"e ulaşıldığı söylenen Kuzey İrlanda'da ortak okula giden öğrenci oranı halen yüzde 15.
Belfast'ta şehri ikiye bölen 7,5 kilometrelik duvar duruyor.
Katolik-Protestan evliliği halen yok denecek kadar az, halen onlarca polisin yaralandığı halklar arası çatışmalar çıkabiliyor.
Türkiye'de terörün zirvede olduğu yıllarda bile böyle bir bölünmüşlük yaşanmadı.
Bölgeye çok gitmiş, çok insanla konuşmuş, çıkan her yazıyı okumaya çalışmış birisiyim.
PKK adına dağa çıkan ilk kuşağın öne sürdüğü gerekçelerin çoğu bugün ortadan kalkmış durumda.
İşkencenin merkezi Diyarbakır Cezaevi kapatıldı, şimdi çekilen acıların anlatıldığı bir müze olacak.
Ankara'da kaldığı yurttan kendisini arayan ve Kürtçe dışında başka bir dil bilmeyen annesiyle konuşması engellenen öğrenci yok.
Mahkemelerde, çevirmen var, ana dilde ifade verilebiliyor, terörle mücadelede "Beyaz Toros" devri ve faili meçhuller çok geride kaldı.
Kürtçe dil kursları da var, Ahmet Kaya'ya linç girişimine neden olan Kürtçe klipler devletin Kürtçe yayın yapan kanalında yayımlanıyor.
Türkiye'de yaşayan herkes bu demokratik adımları içine sindirdi, meseleye etnik değil insan hakları açısından bakmayı başardı.
Şimdi toplumsal barışı güçlendirecek bir süreç yürütülmeye çalışılıyor.
Kolay bir süreç değil bu, sinirler gergin, herkes bulduğu her sıfatla karşısındakine hücum ediyor.
Böyle bir zamanda kimsenin şımarıklık yapmaya hakkı yok.
Mesela sosyal medyada 15 Temmuz Köprüsü'nden geçerken "Silahları gömdük ama yerini biliyoruz" diyen faşist kafa,
Fesih Kongresi yapmış PKK'nın adının terör örgütleri listesinden çıkarılması için uğraşan, euro bağımlısı Avrupa ayağı gibi örnekler var.
Türkiye'nin iyiliği adına bize düşen bunları görmezden, duymazdan gelmeye çalışmak, terörden beslenenlerin ekmeğine yağ sürmemek.
Buna karşın, Kandil'in de toplumsal uzlaşı adına bunun son şans olduğunu bilmesi ve ona göre davranması, DEM'in sivil siyaset geliştirmesine izin vermesi gerekiyor.
Sosyoloji tarihi toplumsal barış aramak için bir fırsat daha olamayacağını bas bas bağırıyor.
Bunu görmezden gelmeye kalkmak sadece Türkiye'ye değil tüm Kürtler'e de ihanet etmek olur...
Her konuyu Atatürk'e bağlamak
Türkiye'de garip bir tür insan var, her gelişmeyi Mustafa Kemal Atatürk'e saldırmak için bahane olarak kullanıyorlar.
Bu tipoloji şimdi de Terörsüz Türkiye tartışmalarını fırsat bilerek Mustafa Kemal Atatürk'e saldırıyor.
Eğer Terörsüz Türkiye, emperyalizmin bölgeye yönelik planlarını çöpe atmak için çıkılan bir yolsa,
O emperyalist planı çöpe atan, ABD ve İngiltere'nin Anadolu'ya sürdüğü Yunan ordusunu denize döken Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Bir akademisyen, ulus devlet modeli olmadı tezini atmış ortaya.
Mustafa Kemal Atatürk'ün doğduğu 1881'e kadar Osmanlı'da 8 ayrı Kürt isyanı çıkmıştı. O zaman ulus devlet değildik.
PKK'nın Avrupa ayağının hâlâ diriltmeye çalıştığı Sevr Antlaşması'nın 64. Maddesi Kürdistan'ın kurulmasına yeşil ışık yakıyordu.