Bir Cumhuriyet çınarına veda ederken...
Cumhuriyet'in ilk döneminde yetişen insanlar, devletin onlara sağladığı her türlü imkânı hep çok önemsediler, hep devlete borçlu ölmemek duygusuyla yaşadılar.
1932 doğumlu Altan Öymen, o kuşaktandır ve dün 93 yaşında gözlerini hayata yumarken devletine borçlu değil aksine yaptıklarıyla alacaklı hale gelmiş durumdaydı.
Hayatı boyunca önemli birçok sıfatı taşıdı, çok önemli koltuklarda oturdu Altan ağabey.
Milliyet'te muhabirlikten başlayarak, dizi yazarlığı, Yayın Kurulu Üyesi, Genel Yayın Koordinatörü gibi çok sıfatları oldu ama en çok yazmayı sevdi.
Başka gazetelerde de yazarlık yöneticilik yaptı, bakan oldu, vekil oldu ama oturduğu koltuktan değer bulanlardan değil oturduğu koltuğa değer katan az sayıdaki insandan birisi oldu.
***
Altan Öymen'in hayatı boyunca en büyük silahı taşıdığı sıfatlar değil, bilgisi ve zarafeti oldu.
Ben 30 yıl önce tanıdım Altan ağabeyi, Heybeliada'dan telefonla radyodaki haber programıma bağlanırdı.
Bir kere bile gecikmedi yayına, bir kere bile verdiği sözü unutmadı, ev telefonu yayın saatinde bir kere bile meşgul olmadı.
Geçen sene Milliyet'i ziyaretinde, odamda tüm genç muhabirlerimizle buluştu, sorular sordu onlara, öğreten değil tavsiye eden ağabey olarak cümleler kurdu, sonra tüm Milliyet çalışanları olarak asansöre beraber gittik. Aşağıya inerken asansör kabinindeki mutluluğu gördüm yüzünde, arabasına binerken o mutluluk devam ediyordu. Nereden biliyorsun diyeceksiniz, anlatayım:
Demokrat Parti'nin CHP'nin tüm malvarlığına el koyduğu dönemde düzenlenen protesto gösterileri sırasında gözaltına alındığı bir kare vardır Altan ağabeyin. O karede doğruyu yaptığını bilen insanların mutluluğu vardı, yüzünün şifresini o sayede çözebilmiştim.
***
CHP Genel Başkanı Altan Öymen'e karşı yapılan ilk garip teklifte masada oturan 3 kişiden birisiydim.
Diğer isimlerden birisi, o zaman CHP İstanbul İl Başkanı olan Mehmet Bölük, diğeri iznini almadığım için adını yazmadığım CHP içerisinde siyaset yapan gazetecilerden birisiydi. Rahmetli Bölük'le aram iyi olduğu için o yemekteydim.
Konu Kurultay'a geldi, Bölük'ten, İstanbul il örgütü olarak 15 ay sonra tekrar genel başkan olmak isteyen Deniz Baykal'a destek verilmesi istendi. Masada soğuk bir rüzgâr esti ama ardından Bölük'ün unutamadığım cevabı geldi:
"Beni bilirsiniz gençliğimden beri hep Deniz Bey'in peşinden koştum. Altan Bey Genel Başkan olarak doğru işler yapmaya çalışıyor. Ben en az bir dönem daha CHP'nin Genel Başkanı kalması gerektiğine inanıyorum, kusura bakmayın"
Gazeteci merakımla o doğru işlerin peşine düşmüştüm, o dönem CHP baraj altında kalmıştı ama üye sayısı 1,5 milyon gözüküyordu. CHP üyeleri ve eşleri partiye oy verseler CHP baraj altında kalmazdı, üyeliklerin bir kısmı naylon demişti dönemin Genel Sekreteri.
Ne mi oldu, Altan Öymen, kurultaylar kazanmak için örgütü dizayn etmek yerine CHP'yi toplamaya çalıştığı için Kurultay'da seçim kaybederek giden ilk genel başkan oldu.
Geçen sene Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. Yıldönümü için Özgür Özel ve diğer eski genel başkanlarla birlikte Lefkoşa'daydı.