Ateşi ve ihaneti gördük...

"Müttefikimiz" ABD'nin yeni helikopter talebimizi karşılamadığı, İsrail'den alınan İHA'ların montajlı görüntü gönderdiği dönem artık geride kaldı.

Üs bölgelerimizin üzerinde artık Atak taarruz helikopterleri uçuyor, yerli ve milli SİHA'lardan gelen görüntüler izleniyor.

Ateşi ve ihaneti gördük ama üstesinden geldik. Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi...


Helikopterde aşağıda sağımda kalan Derecik'e bakıyorum. 1992'de PKK'lı teröristlerin 600 kişiyle karakolu basıp, 28 askerimizi şehit ettiği yer orası. Bugün seralar var, kırlarda devletin köylülere dağıttığı keçi, koyun ve mandalar otluyor. Zaman ne garip. 1990'ların ikinci yarısında Güneydoğu'daki çocukları radyo programında topladığım kitapları götürüyordum. Kitapları götürmek kolay, dönmek zordu. Mesela Lice ile Diyarbakır arası sadece 90 kilometredir ama saat 14:00'ten sonra yola çıkmak yasaktı zira yolun denetimiterör örgütüne geçiyordu.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Nazım Hikmet'in Kuvayı Milliye destanındaki "Ateşi ve ihaneti gördük" mısrasının açılımı nedir bilir misiniz

Terörle mücadele en çok ihtiyaç duyulan Super Cobra taarruz helikopterlerinden envanterde sadece 10 tane vardı. İki tanesi, 1997 ve 2008 harekâtlarında Irak'ın kuzeyinde, bir tanesi de 2009'da Kayseri'de düşmüş, pilotlarımız şehit olmuştu. Bir de 2003'te Hakkari Dağ Komando Tugayı'nın hangarının çatısı yoğun kar yağışından dolayı çökünce, 3 Kobra helikopter ağır hasar almış, hatta biri envanterden çıkarılmıştı.

"Müttefikimiz" ABD, Türkiye'nin yeni helikopter talebini karşılamadı, bu ülkenin kahraman evlatları o envanterden çıkarılan helikopteri bile onardılar, kahraman pilotları da o helikopterlerle uçtular.

Bu bilgiler olmadan 2024'ün son aylarında bir üs bölgesinin üzerinden uçan Atak taarruz helikopterlerinin içimde uyandırdığı duyguyu anlatamam sizlere.

Tıpkı İsrail'den alınan ilk İHA; Heron'dan gelen görüntülerin Ankara yerine Tel Aviv'e gitmesi ve Türkiye'ye montajlanan görüntülerin yollanması gibi. Tıpkı ABD'nin de Predatörler konusundaki tavrının İsrail'den farklı olmaması gibi. Bu perşembe, sabahın saat 06:30'unda Kara Havacılık Komutanı havadaki yerli ve milli SİHA'lardan gelen görüntüleri izliyordu, kapısını çaldığımda ekranları kapatmasını bekledim. Bölgede UH-1'lerle bile uçmuş bir asker olarak, bugün ne hissettiğini sormama gerek kalmadı, katıksız bir gurur ve mücadele azmi odanın dışına taşıyordu zaten.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İçinde yaşayanlar, ya da benim gibi kıyısından köşesinden acılı hatıralar biriktirmiş olanlar için "Ateşi ve ihaneti gördük" mısrasının eki bellidir artık. Ateşi ve ihaneti gördük ama üstesinden geldik. Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi...

KİLİT KİLİT ÜZERİNE...

Medya olarak 2024 yazında "Kilit kapandı", "Kilit kapanıyor" başlıklarını çok attık ama sahaya gidince işin gerçeğini öğreniyor insan. Ziyaret ettiğim Zilok Üs Bölgesi, Türkiye sınırından yaklaşık 25 kilometre derinlikte. Bu üs bölgesinin, İran sınırını oluşturan dağlara kadar olan tepelerinde Türk Silahlı Kuvvetleri 8 ayrı üs bölgesi daha oluşturmuş. Üs bölgesi deyince aklınıza hâkim bir tepede terör örgütünü izleyen, bekleyen, geçişi kapatan bir yapı gelmesin. Her üs bölgesi kendi çevresinde alan hakimiyeti sağlıyor. Arazide arama-tarama faaliyetleri, gece pusuları, mağaraların bulunup imha edilmesi gibi çeşitli görevleri gerçekleştiriyorlar. Bu açıdan bakınca tek bir kilidin kapanmasından söz etmenin hata olduğunu fark ediyorsunuz. Türk Silahlı Kuvvetleri, kilit üzerine kilit atıyor. Yaşanan rol değişimini anlatmak için biraz 1990'lara gitmek lazım. O yıllarda Türkiye içerisinde arazi güvenliği vadi içlerinde kurulu karakollarda bekleyen askerlerle sağlanmaya çalışılıyordu.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Hal böyle olunca, saldırı inisiyatifi terör örgütüne geçmiş, karakollarda bekleyen askerler de hâkim tepelerden başlayan saldırıların hedefi haline gelmişti. 1990'lı yıllarda terör örgütü bir karakola baskın düzenlediğinde, bir başka grup destek vermeye gelecek en yakın birliğin kullanacağı yola pusu atıyor, bu da mücadelede şehitler verilmesine neden oluyordu. Şimdi roller tamamen değişmiş durumda. Hem Türkiye'de hem de Irak'ın kuzeyinde kurulan karakol ve üs bölgelerindeki askerler, arazide pusu atıyorlar. SİHA korkusu nedeniyle dışarıda dolaşamayan terör örgütü üyeleri de mağaraların içerisinde saklanıyorlar. Bir zamanlar hareket inisiyatifini terör örgütüne bırakmış olan Türkiye, şimdi hareket eden, terör örgütü de bekleyen pozisyona geçmiş durumda. Kara Kuvvetleri Komutanı Selçuk Bayraktaroğlu Paşa'ya, nihai hedefi sordum, yanıtı şöyle oldu: "Bu mücadelemiz ancak belirlediğimiz hedeflere ulaştığımız zaman sona erecektir. Yıllarca Irak kuzeyine yönelik birkaç günlük bölgesel operasyonlarda istediğimiz kalıcı neticelerin alınması mümkün olmuyordu. Dolayısıyla Suriye'de olduğu gibi konsept değişikliğine gittik. Güvenlik kilidini kapatmadan ve Irak'ın kuzeyi teröristlerden arındırılmadan mücadelemiz sona ermeyecek. Ayağımızın basmadığı yer bırakmıyor, alandaki hâkimiyetimizi daha da geliştiriyoruz. Terör örgütü hemen her gün ağır kayıplar veriyor. Bu defteri kapatacağız! En son terörist etkisiz hâle getirilinceye kadar operasyonlara devam edeceğiz. Terör örgütü kendini bekleyen mutlak sondan kaçamayacaktır. Kimse unutmasın ki kilidin kapanması sadece, hudut hattımızın emniyete alınması değil aynı zamanda terör örgütü mensuplarının kaçış yollarının kapandığı anlamına gelmektedir."

HERŞEYİ ÖZETLEYEN 120 SANİYE

Zilok Üs Bölgesi'nin uzak kesimi İran sınırını

oluşturan dağlara, yakını bir sırtın ardındaki vadiye bakan tepesinin üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, 2.Ordu Komutanı, Kayseri 1. Komando Tugayı Komutanı ve Tabur Komutanı Piyade Yarbay bir de ben duruyorduk. Bayraktaroğlu Paşa rakım ve tepe bilgisine ihtiyaç duymadı, iki sorusundan anlaşıldı ki zaten coğrafyayı beynine kazımış. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sahadaki başarısının ardından terör örgütü sözde Hakurk Bölge Sorumlusunu değiştirmiş. Komutanlar terör örgütünün yeni sorumlusu dağda sıkışan bir başka üst düzey PKK'lıyla ilgili konuştular ama detaylarını yazamam. Bayraktaroğlu Paşa, aşağı vadide bir alanı işaret etti, oradaki faaliyeti sordu, Kayseri 1. Komando Tugayı Komutanı, Özel Kuvvetler ile birlikte 3 cümlede yaptıklarını anlattı. Anladım ki, sahadaki başarının birinci şartı coğrafyayı kafaya kazımak, ikinci şart lojistiği güçlü tutmak, üçüncü şart, hedefin her hareketini, her türlü teknolojiyi kullanarak izlemek. Gördüklerimin bir kısmını yazamam ama şu kadarını söylemem de bir sakınca olmaz, Türk Silahlı Kuvvetleri sahayı öyle bir tarıyor, terör örgütünün her faaliyetiyle ilgili öyle bir hafıza oluşturuyor ki, PKK'nın aynı yolu, aynı noktayı iki kere kullanmasına izin vermiyor.

Örgüt içi kavga ve Suriye'den takviyeler...

Türk Silahlı Kuvvetleri sahip olduğu elektronik harp imkanlarıyla terör örgütünün bütün iletişimini de izliyor. Bu izlemelerden çıkan çok önemli iki sonuç var. Birincisi, Irak'ın kuzeyinde yedikleri ağır darbeden sonra Kandil'deki Murat Karayılan'dan gelen talimat üzerine Avaşin-Zap Bölgesi'ne İranlı ve Suriyeli PKK militanları kaydırılmaya başlanmış. Takviye olarak gelen bin civarındaki teröristler Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında verdikleri kayıpların ardından bir başka tartışma başlatmışlar. Kandil'deki terör yöneticilerinin tamamının Türkiye doğumlu olması, yönetimde temsiliyet tartışmasına neden olmuş. Bilen bilir, PKK'da tartışmalar siyaset değil ağır sorgulama ve infaz şeklinde işler. Örgütün propaganda kanallarında paylaştığı, teslim olana işkence görüntüleri videosu da aslında, kendi yaşadıkları iç kavdaki sorgulamanın görüntüleri. Konuştuğum tüm komutanlar, teslim olan PKK'lılara yasal haklarının tamamının tanındığını söylüyorlar.

KANDİL ESKİ KANDİL DEĞİL

Kara Kuvvetleri Komutanı Bayraktaroğlu , "Bizim etkili operasyonlarımız sonucunda artık 10-15 yıl önceki bir Kandil yok. Sincar ve Asos bölgelerine gittiler. Teröristler nerede yuvalanıyor, nerede palazlanıyorsa bilin ki gereken yapılacaktır. Hiçbir yer onlar için güvenli değil" dedi.


Hepimizin hafızasında yer alan bilgi terör örgütü demek Kandil demektir. Üs bölgesini dolaştıktan sonra dağlardan toplanmış kekikten yapılan çayımızı içer ve sohbet ederken konuyu bir kez daha Kandil'e getirdim. Bunu yaparken amacım televizyondaki yorumların havalı cümlesi "Uçar birlik harekâtı" olacak mı falan diye sormak değildi. Aksine terör örgütünün Sincar ve Süleymaniye'nin hemen üzerindeki Asos'ta yapmaya çalıştıklarıydı. Kara Kuvvetleri Komutanı Bayraktaroğlu Paşa net konuştu: "Bizim etkili operasyonlarımız sonucunda artık 10-15 yıl önceki bir Kandil yok. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin etkili operasyonlarıyla hedefi kalmayan, azim ve iradesi kırılan ve burada barınamayacağını anlayan teröristler, kendilerini daha güvenli ve korunaklı hissettikleri eskiden beri kullandıkları Sincar ve Asos bölgelerine gittiler. Ama biz Asos bölgesinde de tespit ettiğimiz terör unsurlarını vuruyoruz. Kandil'in bazı bölgelerinde teröristlerin bulunduğunu biliyoruz. Bizim için yer isimlerinin bir önemi yok. Teröristler nerede yuvalanıyor, nerede palazlanıyorsa bilin ki gereken yapılacaktır. Hiçbir yer onlar için güvenli değil.

TERÖR ÖRGÜTÜ MAĞARA DÜZENİNDE DEĞİŞİKLİK YAPMAK ZORUNDA KALDI:

Türkiye terörle mücadele sıklet merkezini Irak'ın kuzeyine, Pençe harekât bölgelerine taşıyınca PKK da mağara düzenini değiştirmek zorunda kalmış. Geçmişte saklanılan mağaralarda 6 aylık yiyecek, içecek ve her türlü mühimmat stoklanmış durumdayken şimdi işin rengi değişmiş. Katırlarla lojistik ikmal imkanları da tükenen PKK; bölgedeki binlerce mağaradan uygun olanları mazgal ve tünel bağlantıları ile uzun süre direnecek şekilde yeniden düzenlenmeye başlamış. Yani 2 ila 5 yıl ihtiyaçlarını idame ettirecek miktarda erzak, su, yakıt, mühimmat ve malzeme bulundurdukları mağaralar oluşturmaya başlamışlar. Türk askeri bölgedeki her mağaraya girdiği için bu mağaralarda da malzemeleri gömerek saklamaya çalışıyorlarmış. Terörün lojistiğini anlatmak için büyük bir mağarada neler olduğunu da yazmam lazım: Jeneratör-UPS-akü-anahtar-lokma takımları, aspiratör, kaynak makinası-spiral, pimapen kapı-naylon-branda-köpük, dalgıç tüpü-oksijen tüpü-gaz maskeleri, kazma-kürek-manivela, ilaç, boş torba, yedek toprak terör örgütü su ihtiyacını ise yağmur suyu veya yakın civardaki kaynaklardan çektikleri su hattı ile sağlamaya çalışıyor. Su hatlarının deşifre olmaması için de daha çok oyukları kullanıyor.

RAKAMLARLA PENÇE KİLİT:

Rakamlara geçmeden önce vermem gereken bazı bilgiler var. Mesela en ufak nöbetçi mevziinde bile en az 10 kum torbası kullanılıyor. Üs bölgelerinde radar, elektronik harp, gizleme-gözetleme faaliyetlerinde kullanılan jeneratör, ağır zırhlılar için gereken mazotun yer aldığı tankların etrafı yine kum torbalarıyla çevrili. Çoğumuzun aklına gelmeyen yollardan da mutlaka söz etmek lazım. Böyle geniş çaplı bir harekât alanında lojistik ve haliyle yollar son derece yaşamsal bir öneme sahip. Helikopterle üs bölgesine geçerken yeni yapılmış toprak yolları gördüm. Üsse iner inmez, en sıcak bölgede görev yapan 1. Komando Tugayı Komutanı'na bu yolları sordum. Komutan, haritada görünen yolların bir kısmının gerçekte olmadığını, olanların da İran-Irak savaşından kalma olduğunu söyledi. Türkiye, harekât bölgesine yüzlerce kilometre yol yapmış ve söylemeseler de izlenimim şu oldu: Tüm lojistik ihtiyacı helikopterle karşılamak mümkün olsa bile, karadan ikmal imkanıyla operasyon bütçesi ciddi şekilde aşağıya çekiliyor.