Apartheid rejim için sonun başlangıcı

Bugün dünya tarihine geçecek bir gün olacak.

İsrail Başbakanı Netanyahu, kazanmakla kaybetmek arasında değil, neyi kaybedeceğine dair bir seçim yapacak.

Durumu netleştirmek adına önce seçenekleri yazayım:

Netanyahu, ya Beyaz Saray'da ABD'nin 21 maddelik planına "Evet" diyecek ve koalisyonu kaybedecek,

Ya da koalisyonu korumak adına plana "Hayır" diyecek; bu kez Trump'ın öfkesini üzerine çekecek.

Üstelik masada bir de Batı Şeria'nın ilhakından vazgeçme meselesi var.

Trump, müslüman ülkelerin liderleri önünde buna izin vermeyeceğini söyledi ve kendisini kamuoyu önünde bağladı.

Buna karşın koalisyondaki tüm ultra-ortodoks partiler, gecikmeksizin Batı Şeria'nın ilhakı kararının alınmasını istiyor.

Trump gibi narsizmin doruklarında dolaşan bir karakter için buradan geri adım atılması imkânsız.

İsrail medyası dün Netanyahu'nun bu seçeneklerden birini tercih etmek yerine zaman kazanmaya çalışacağını yazdı.

Yani Trump'a "Hayır" demeyecek ama planı müzakere etmek, uygulanabilirliğini konuşmak adına zaman isteyecek.

Jerusalem Post'a göre Beyaz Saray, Netanyahu'ya bu zamanı vermeyecek.

★ ★ ★

Gerçekçi olalım, ABDİsrail'i, Beyaz Saray'daki Evanjelist yapı da Büyük İsrail hedefini desteklemekten vazgeçmez.

Bugün gelinen nokta da Netanyahu'nun göreceği baskının sebebi de aslında İsrail'i korumak.

Bir zamanlar beyaz ırkçı azınlık yönetimindeki Güney Afrika için geçerli olan "apartheid" ülke tanımlaması bugün İsrail için kullanılıyor.

Bu sadece bir tanımlama değil, aynı zamanda hukuki sonuçları olan bir durum.

Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme'nin çeşitli maddeleri çeşitli yaptırımlar öngörüyor.

Birleşmiş Milletler'in ilgili birimleri, İsrail'den 13 ayrı sivil toplum örgütü, evrensel çalışmalar yapan Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütleri, 2021'den beri İsrail'in bir apartheid rejimi olduğunu söylüyorlar.

Haksız değiller, İsrail'in kontrolü altındaki tüm bölgelerde, İsrail ve Filistinli mültecilere karşı, Yahudi İsraillilerin çıkarı için bir baskı ve tahakküm sistemi uyguladığını herkes biliyor. Bu durum, uluslararası hukukta yasaklanan apartheid rejimine denk geliyor.

ABD'nin farkına varıp, Netanyahu'nun soykırımcı hükümetinin anlayamadığı nokta da işte tam olarak bu.

Gazze'deki soykırım ve açlık, tüm dünyanın vicdanını öyle bir kanatıyor ki, İsrail'i savunmak için Netanyahu'yu durdurmak gerekiyor.

★ ★ ★

İsrail Başbakanı, Beyaz Saray'daki en zorlu randevusuna hazırlanırken, koalisyon ortakları tehdit mesajlarını iletmeye başladılar bile.

Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir, Netanyahu'nun "Hamas'ı yenmeden savaşı sona erdirme yetkisinin olmadığını" söyledi.

Maliye Bakanı Smotrich, partisinin "zor olsa da, zaman alsa da asla bir Filistin devleti konusunda anlaşmaya varmayacağını" söyledi.

Milletvekili Strock beş özel koşul sıraladı: Hamas'ın tamamen silahsızlandırılması, tüm rehinelerin iadesi, İsrail tarafından yürütülen tam silahsızlandırma, Gazze'de kalıcı İsrail güvenlik kontrolü ve Hamas veya Filistin Yönetimi tarafından yönetilmeyen sivil bir yönetim. Strock, bu şartlardan herhangi bir sapmanın "yetkinin halka iade edilmesini" gerektireceği konusunda uyardı.

Jerusalem Post'un cümlelerini aynen alıyorum: "Smotrich ve Ben-Gvir için bu pozisyon, siyasi kimliklerinin merkezinde yer alıyor. Mevcut Amerikan önerisinin kabul edilmesi, büyük olasılıkla hükümetin çökmesine yol açacaktır."

Hükümetin çökmesi demek, Netanyahu'nun yargılandığı davalardan hapishaneye gitmesine yol açacak bir zincirleme reaksiyona yol açar.