Vatikan'dan gelen adam

Tadım yok bugünlerde.
Birkaç hafta sonra 49 yaşına gireceğim. Anlayacağın, yarım asır geride kalmış.
Bundan sonraki ömrüm şu ana kadar yaşadığımdan da az olacak.
Dün çekildiğim fotoğraflarımda bile, bugün yaşlandığımı görüyorum.
O yüzden ruh halimi değiştirebilecek oyuncaklar arıyorum kendime. Gezme tozma, yeme içme hepsi tükenmiş gibi bende.
Anlatsam doktorlara; "mevsimsel" veya "yaşın getirdiği şey" derler herhalde...
Bu sabah erken uyandım. Kötü rüyalar gördüm. Ne yazık ki dişlerimi de çok sıkmışım.
Uzun zamandır yapmadığım sabah yürüyüşüne çıktım. Köpeğini gezdirenlerin, balık tutanların, bisiklet binenlerin mutluluğunu görünce cidden kıskandım.
Artık şunu net biliyorum; insanın zenginliği geçirdiği güzel vakit ile belli oluyor bence...
Zevk almadığım, beni yoran şahısları hayatımdan çıkarıyorum.
"Aman ayıp olmasın, darılmasın" diye düşünmüyorum artık.
En azından bunu yapmaya çalışıyorum. "Tabakta kalmasın yazık olur" dendiğinde de "Bana yazık değil mi onu da yersem" diyorum...
Kışı özledim biliyor musunuz...
Sıcaktan, kalabalıktan sıkıldım. Hani derler ya; insan doğduğu aya göre o mevsimi ayrı severmiş diye...
Eylül, ekim ve kasımın tadı farklı bende. Konudan konuya geçiyor olacağım ama aşure çekti canım bugün.
Onu da sıcak sıcak yemek ayrı bir haz. Tarhanayı karıştırırken ağzını yaka yaka tadına bakarsın ya...