Kolay değil, dört gün arayla iki büyük maç oynayacaksın. Hele Salı gecesi Liverpool'a karşı neyin varsa hepsini tüketeceksin. Dört gün sonra Beşiktaş ile derbi maçı oynayacaksın. İlk yarı zaten takım kendini belli etti. Kendisini paralayan Osimhen, kalesinde devleşen Uğurcan, Lemina, Torreira ve İlkay'ın çabaları da takımlarını ayağa kaldıramadı. Ve sonuçta Beşiktaş golünü de attı. Daha sonra Rafa Silva kaleciyle karşı karşıya kalırken, gerilerden koşup gelen Sanchez'in ayakları Silva ile çarpışınca hakem de kırmızı kartını gösterdi. Zaten takım yorgun, bir de 10 kişi kalınca epey sorun yaşandı. Buna rağmen bilhassa ikinci yarı bütün futbolcular beraberlik golünü bulmak için oldukça mücadele ortaya koydular. Torreira'nın cinliği, çabukluğu İlkay'ı pozisyona soktu. İlkay da zorlanmadan beraberlik golünü attı. Barış Alper çok savruktu. Jakobs ve Yunus Liverpool maçındaki performanslarının çok uzağındaydı. Ne olursa olsun, madem Osimhen gibi dev bir santrforla oynuyorsunuz, adam herşeyini sahaya koyuyor, takımın en çok koşan oyuncusu, sarı-kırmızılı futbolcuların hedefi onu topla buluşturmak olmalı. Jakobs'un, Barış'ın bir tek topu bile Osimhen ile buluşamadı.
Sonuçta Süper Lig'de 8 maç oynuyorsun, yedi maç kazanıp bir maç berabere kalıyorsun. Bana göre bu başarıdır. Beşiktaş'a gelince... Sergen Yalçın beğendiğim, hayran olduğum bir hocadır. Çok kısa zamanda siyah-beyazlıların çehresini, havasını tamamen değiştirdi. Takımını koşturuyor, pas yaptırıyor, pozisyona sokuyor. Rafa Silva maçın sonuna doğru Uğurcan ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu dışarı vurmasa, Kartal galip de gelebilirdi.