İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İZDENİZ aracılığı ve "Rotamız Ege Adaları" sloganıyla, Türk vatandaşlarını Yunan adalarına götürmek için yaptığı kampanyayı ve sağladığı kolaylıkları eleştiren yazılarıma, Türk turizmcilerinden destek yağarken, bazı dostlarımdan da karşı görüşler geldi.
Kısaca hatırlatmam gerekirse.
★★★
Yerel kamu kurumu tarafından yürütülen bu tek taraflı girişimi çok garip bulduğumu..
Vatandaşlarımızı kendi turistik bölgelerimizde tutabilmek ya da kendi
sahillerimize götürmek yerine Yunan adalarına taşıma çabasını yadırgadığımı..
Atina, Selanik veya Yunan adaları belediyelerinde "Haydi Türkiye'ye,
haydi Türk kıyılarına" gibi bir kampanya olmadığını..
Böyle bir görevi belediyenin üstlenmemesi gerektiğini yazdım.
★★★
Bu eleştirilerime katılan Türk turizm örgütleri, yazımı ve kendi görüşlerini Turizm Bakanı'na ilettiler, söz konusu kampanyanın Türk turizmine zarar verdiğini anlattılar.
Ancak, benim ve Türk turizmcilerin fikirlerine katılmayanlar da var.
Mesela, sevgili dostumuz, ESİAD'ın eski başkanı Sıtkı Şükürer, şöyle
bir yorum getirdi:
★★★
"Zaten yeterince demokrasinin olmadığı bir ülkede insanlarımızın özgür tercihlerini kısıtlayıcı öneriler getiriyor olmak ne kadar anlamlıdır
Osman kardeşim; bırakalım insanlarımız huzuru ve kaliteyi yakaladığı ortamlara rahatça gidebilsinler.
Bu tip kısıtlamalar yıllarca "ithal ikameci" politikalarla pahalı ve kalitesiz ürünlere mahkum edilen mazlum ve mağdur insanlarımızın ızdırabını, yıllar sonra sonraki nesiller için de savunmak anlamına geliyor.
Lütfen, meselenin diğer yönlerine de yaklaşım getirmenizi bekliyoruz."
★★★
Bir başka değerli arkadaşım, Londra Enerji Kulübü Başkanı Mehmet Öğütçü ise, konuya daha geniş kapsamlı yaklaşarak, farklı önerilerde de bulundu:
★★★
"Ben de şu anda Türk turizmine darbe vurmak için Yunan adaları arasında mekik dokuyorum:))
Ne yazık ki mevcut fiyatlar ve hizmet kalitesi "homo economicus"u keyif ve maliyet katsayısı daha iyi olan adalara yönlendiriyor.
Sevgili Osman, şayet kamu kurumları daha hesaplı taşıyorsa en azından orta sınıf da bu imkandan yararlanabilir.
Bizim turizmcilerimiz de şapkayı önlerine koyup nerede yanlış yapıyoruz, yerli ve yabancı turisti yeniden nasıl kazanabiliriz diye
düşünmeliler.
Bu durum Türkiye turizmi açısından sadece "Yunan rekabeti" değil, daha büyük bir uyarı. Çünkü:
Fiyat-kalite dengesi bozuldu. Özellikle sahil bölgelerinde fiyatlar Avrupa seviyesinin üzerine çıktı ama hizmet kalitesi aynı oranda artmadı. "Her şey dahil" sistemin kolaycılığı, müşteri sadakati yerine günü kurtarma mantığını besliyor.