İğne ve çuvaldızlı Gazeteciler Cemiyeti

Bu yazıyı geçen yıl bu tarihlerde bir kez daha kaleme almıştım.

Çünkü, benim de üyesi olduğum İzmir Gazeteciler Cemiyeti 78. Kuruluş yıldönümünü kutluyordu.

O günkü başlığım "Gazeteciler Cemiyeti neden kuruldu" şeklindeydi.

Bu sene ise 79'uncu kutlamayı yapıyoruz.

Ve ben tekrar bizim Cemiyet'ten bahsetmek istiyorum.

★★★

Önce, neden kurulduğunu kısaca hatırlayalım.

★★★

1945 yılında çok partili döneme geçildiğinde, basın da çok seslilik kazanmıştı.

1946 seçimlerinin tartışmalı geçmesi ve seçim sonuçlarında şaibe doğması üzerine toplumda baş gösteren gerginlik, basına da yansımıştı.

TBB'nin Demokrat Parti'ye fazla yakınlaşmış olması huzursuzluk yaratıyordu.

Çalkantılı gelişmeler neticesinde de TBB kapatılmıştı.

Kapatma sonunda ise, her ilde gazetecilerin bir çatı altında örgütlenmelerine doğru giden süreç başlamış oldu.

★★★

İşte… İzmir Gazeteciler Cemiyeti de, 1946 yılında bu çatı arayışlarının bir sonucu olarak ortaya çıktı, 28 Temmuz'da da kuruluşu sağlandı.

İGC, demokrasinin çok seslilik kuralını işletebilmek, halkın doğru, tarafsız, gerçek haber

alabilmesini sağlayabilmek üzere mesleki bir dayanışma çatısı olarak hayata geçti.

34 gazetecinin katıldığı ilk genel kurulda, Yeni Asır Gazetesi'nin sahibi ve başyazarı Ali Şevket Bilgin başkanlığa seçildi.

★★★

O günlerden bu günlere tam 79 yıl geçti.

Geçmesine geçti ama, gelinen noktada başarılı olduğumuzu söyleyebilir miyiz

Buna en iyi cevabı, Cemiyet'in geçmiş dönem başkanlarından ve Onursal Başkan Atilla Sertel veriyor.

"İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım" diyen Sertel, basının bugünkü durumunu şöyle özetliyor: