Ekonomik ve sosyal adalet, enflasyonun altında ezilmeye devam ederken, hukuk alanındaki adalet de, gözaltı ve tutuklama enflasyonunun altında eziliyor!
CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in, CHP'li Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat'ın ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın tutuklanmalarından sonra, bu hafta içerisinde de dizi oyuncusu menajeri Ayşe Barım ve Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklandılar.
Halk TV operasyonunda, gazeteciyazar Barış Pehlivan, program sunucusu Seda Selek, sorumlu müdür Serhan Asker, program koordinatörü Kürşad Oğuz da gözaltına alındılar, daha sonra adli kontrol koşuluyla serbest bırakıldılar.
Son olarak, Mustafa Kemal'in askerleri olduklarını söyleyerek, anayasaya bağlı kalacaklarına dair yemin eden teğmenler, TSK'den ihraç edildiler!
Yaşananlar, AKP iktidarının Fethullah Gülen çetesiyle birlikte gerçekleştirdiği "Ergenekon", "Balyoz", "Oda TV", "Casusluk" kumpas "davalarında" olduğu gibi sistematik bir planlamanın sonucu mudur, yoksa bir cinnet haline bağlı olarak, birbiriyle ilgisiz ve bağlantısız uygulamalar mıdır, bu da belirsizliğini korumaktadır.
Ayşe Barım, önce dizi sektöründeki tekelleşme iddiasıyla gözaltına alındı, arkasından on iki yıl önce gerçekleşen "Gezi" eylemlerini organize etmekle suçlanarak tutuklandı!
AKP Genel Başkanı ve "Cumhurbaşkanı" Recep Tayyip Erdoğan, "Gezi" eylemlerini yine yasadışı bir eylem olarak anlattı; AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, "Gezi" eylemlerini organize eden herkesin zamanaşımı süresi içinde yargılanabileceğini belirtti; AKP Gençlik Kolları Başkanı Eyüp Kadir İnan, "Gezi" eylemlerinin bir daha gerçekleşmesi durumunda katılanların karşılarında kendilerini bulacaklarını söyledi!
Oysa anayasanın 34. maddesi açıktır:
"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir."
"Gezi" eylemlerini gerçekleştirenlerin ve eylemlere katılanların büyük çoğunluğu da anayasanın tanıdığı bu hakkı kullanmıştır.
AKP'lilerin sözünü ettiği mala zarar vermek biçimindeki vandallık ve şiddet eylemlerini gerçekleştirenlerin oranı, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün resmi kayıtlarından da anlaşılabileceği gibi, yüzde biri bile bulmamıştır.
Çünkü bu kayıtlara göre eylemlere, iki il hariç, Türkiye'nin tüm illerinde, milyonlarca vatandaş katılmıştır. Oysa aynı kayıtlarda göstericilerin zarar verdiği kamu mallarının ve özel malların sayısı yüzlerce olarak ifade edilmektedir. Eğer milyonlarca insanın tamamı vandallık yaparak şiddet uygulamış olsaydı, mala verilen zararın çok daha yüksek olması gerekirdi!