PKK'nın ve DEM'in talepleri

Terör örgütü PKK'nin ve DEM'in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye'nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.

PKK ve DEM "demokratik toplum" ve "barış" gibi maske işlevi gören sözcüklerin arkasına sığınarak demokrasiyi etnik kimlik haklarına indirgemekte, Türkiye başka bir devletle barış antlaşması sağlayacakmış gibi bir terör örgütünü meşrulaştırmaktadır.

PKK'nin ve DEM'in, PKK'nin silah bırakması karşılığında ortaya koyduğu talepler şöyle özetlenebilir:

1-Anayasada Türklerin ve Kürtlerin eşit yurttaş ve Cumhuriyetin kurucu unsurları olduklarının vurgulanması.

2-Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde anadilde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması ve/ veya sağlanması.

3-Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde yerel yetkilerin arttırılması ve anayasal, yasal güvence altına alınması.

Bugün bu hakları talep edenlerin gelecekte federasyon ve özerklik gibi hakları da talep edecekleri, bu hakların federasyon ve özerklik gibi taleplerin altyapısını oluşturmak için talep edildiği açıktır.

PKK'nin ve DEM'in 1921 yılında TBMM'nin kabul ettiği sözde "anayasaya" vurgu yapmasının nedeni de budur.

***

1921'de kabul edilen "Teşkilatı Esasiye Kanunu" bir anayasa değildir, çünkü anayasa devlete özgü bir toplum sözleşmesidir. Bir devletin anayasası olur, devlet yoksa anayasa da olmaz.

1921'de Türkiye Cumhuriyeti devleti henüz kurulmamıştı. Türkiye Cumhuriyeti devleti 1923'te kuruldu. 1921'de Osmanlı İmparatorluğu devleti vardı ve hem saltanat ve padişahlık hem de halifelik halen geçerliydi. Saltanat ve padişahlık 1922'de, halifelik 1924'te TBMM kararlarıyla kaldırıldı, 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla da Osmanlı İmparatorluğu devleti resmen ve fiilen son buldu.

"Teşkilatı Esasiye Kanunu", Kurtuluş Savaşı'nda TBMM'nin nasıl bir yasal örgütlenme içerisinde olacağına dair mutabakat metnidir. Bu metinde halkın egemenliğine vurgu yapılması, halkın egemenliğinin sağlandığı anlamına gelmez. ünkü saltanatın, padişahlığın, halifeliğin geçerli olduğu bir düzende halk egemen olamaz.

***

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 10. maddesinde şu ifade yer alır:

"Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."

Bu madde kökeni ne olursa olsun herkesin eşit olduğunu zaten açıkça ortaya koyar. Bu maddeye ve anayasadaki başka maddelere bir etnik kimlik dökümünün ve ayrıcalığının eklenmesi saçmalıktır, çünkü Türkiye Cumhuriyeti etnik köken üzerine inşa edilmemiştir. Ayrıca Türkiye'de sadece Kürt kökenli vatandaşlar değil; Türkmen, erkez, Abhaz, Laz, Boşnak, Arnavut, Arap, Rum, Ermeni kökenli vatandaşlar da yaşamaktadır.