Bu hafta, 24 Temmuz günü, Lozan Antlaşması'nın 102. yıldönümüydü.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra emperyalizmin dayatmasıyla, Türkleri ve Türkiye'yi Anadolu'nun ortalarında dar bir alana sıkıştıran ve Osmanlı İmparatorluğu tarafından onaylanan Sevr Antlaşması, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasıyla geçersiz kılınmış, onun yerine Lozan Antlaşması'yla, Türkiye Cumhuriyeti'nin bugünkü sınırları büyük ölçüde çizilmiş ve güvence altına alınmıştır.
Hem Kurtuluş Savaşı'nın hem de Lozan Antlaşması'nın mimarları olan Atatürk ve İnönü daha sonra, Lozan Antlaşması'nın belirlediği sınırlar içerisinde ve topraklarda, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır.
Bu nedenle Lozan Antlaşması'nı, Kurtuluş Savaşı'ndan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bağımsız olarak ele almak olanaklı değildir. Lozan Antlaşması'nı sorgulamak, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'nı ve Türkiye Cumhuriyeti'ni sorgulamak anlamına gelir!
Ankara'daki ABD Büyükelçisi Tom Barrack'ın, bir yandan Lozan Antlaşması'nı sorgulaması, bir yandan da Osmanlı İmparatorluğu'ndaki "millet sistemini" övmesi ve son olarak, Ortadoğu'daki güçlü ulusal devletlerin İsrail için bir tehdit oluşturduğunu açıklaması, kabul edilebilir bir durum değildir!
Türkiye'yi ulusal çıkarları koruyan bir hükümet yönetseydi, ABD büyükelçisi Dışişleri Bakanlığı'na çağrılırdı, bu konuda ABD'ye bir uyarı notası verilirdi, bu tür açıklamaların devam etmesi durumunda, Tom Barrack "persona non grata", yani istenmeyen kişi ilan edilirdi ve kendisinin ülkeyi en kısa sürede terk etmesi istenirdi.
Washington DC'deki Türkiye büyükelçisi, ABD'nin bugünkü sınırlarını ve 4 Temmuz 1776 Bağımsızlık Bildirgesi'ni sorgulasaydı ve Britanya İmparatorluğu'nun ABD'den daha iyi bir model olduğunu ifade etseydi, bu ABD tarafından nasıl kabul edilebilir bir durum olamaz ise Tom Barrack'ın ifadeleri de kabul edilebilir değildir!
Atatürk'e, İnönü'ye ve Cumhuriyete düşman neo-Osmanlıcı AKP hükümetinin bu açıklamaları içine sindirmesi ise sürpriz olmadığı gibi, tarihe kara bir leke olarak geçmiştir!
***
Neo-Osmanlıcılık ABD'nin kuruluş ilkeleriyle çelişmektedir. ünkü Osmanlı İmparatorluğu'nun da, Britanya İmparatorluğu gibi, monarşik, teokratik, feodal bir yapısı vardı.
ABD'nin 4 Temmuz 1776'da kurulması, Britanya İmparatorluğu'na karşı bağımsızlığın ilan edilmesiyle birlikte, monarşiye, teokrasiye, feodalizme karşı gerçekleşen bir devrim hareketiydi. Monarşinin yerine cumhuriyetin kurulması ve yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığının ve düşünceyi ifade, yayınlama özgürlüğünün devreye sokulması; teokrasinin ve din devletinin yerine laikliğin kabul edilmesi; feodalizmin ve toprak ağalığının yerine tüm vatandaşlara mülkiyet hakkının tanınması, 1789 Fransız Devrimi'ni de öncelemiştir.