Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir. Bir ülkede demokrasinin var olup olmadığı da, çok partili serbest seçimler; yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı; düşünceyi ifade, yayınlama, medya ve örgütlenme özgürlüğü; laiklik; ekonomik ve sosyal adalet; eğitim seviyesi gibi ölçütlerle ölçülür.
Son zamanlarda, Türkiye dahil bazı ülkelerdeki anti demokratik yönetimleri aklamak ve temellendirmek amacıyla, dünyanın demokrasiden giderek uzaklaştığı ve bunun genel bir akım olduğu yalanı ortaya atılıyor, sınırlı bir zaman dilimindeki sınırlı sayıdaki ülke üzerinden, dünya çapında genellemeler yapılıyor.
Oysa gerçekler ve olgular bunun tam tersini göstermektedir. Monarşinin, teokrasinin ve feodalizmin yıkılma sürecinin başladığı 1776 Amerikan Devrimi'nden ve 1789 Fransız Devrimi'nden bugüne kadar, demokratikleşen ülkelerin sayısı her geçen yıl giderek artmıştır ve bu artma eğilimi de devam etmektedir.
Bu süreç önce Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'da başlamıştır, daha sonra Okyanusya, Doğu Avrupa, Orta Amerika, Güney Amerika bölgelerine ve Asya ile Afrika'nın bazı ülkelerine yayılmıştır.
Demokrasinin, yani halkın egemenliğine dayalı yönetim biçimlerinin gelişimine geniş bir zaman dilimi açısından bakıldığında, bir gerileme değil, aksine bir gelişme ve ilerleme gerçekleşmektedir. Bu geniş zaman dilimi içerisinde bazı ülkelerin bazı dönemlerde çeşitli inişler, çıkışlar ve istikrarsızlıklar yaşaması, genel eğilimi yansıtan bir durum değildir.
***
Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Okyanusya bölgesi ülkeleri 19. yüzyıla kadar baskıcı ve despotik yönetimler tarafından yönetilirken, çeşitli devrimlerin ve reformların sonucunda, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren büyük ölçüde demokratik bir düzene kavuştular.
Asya'nın doğusundaki bazı ülkeler de 20. yüzyılın ikinci yarısında demokratik bir düzene geçtiler.
Orta ve Güney Amerika ülkelerinin ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunluğu 20. yüzyılın sonuna kadar diktatörlükler tarafından yönetilirken, 21. yüzyılda demokratikleşme yönünde çok büyük kazançlar sağladılar.
Günümüzde Asya'nın ortasında, batısında ve Afrika'da demokrasi konusunda hala ciddi sorunlar yaşansa da, bu ülkelerdeki çalkantıların ve istikrarsızlıkların, uzun vadede, geçmişte dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi, demokrasiye yönelik devrimlerle ve reformlarla sonuçlanması kaçınılmazdır.
ünkü demokrasi yoksunluğu ve halkın yok sayıldığı yönetimler, sürdürülebilir değildir. Monarşiler, teokrasiler, diktatörlükler hiçbir zaman halktan daha güçlü olamazlar. Bu tür yönetimler eninde sonunda çökmeye mahkûmdur.

12