İbretlik olaylar

Çeşme yanarken olanları gördünüz mü

Paylaşılan fotoğrafları, atılan kahkahaları. Olacak iş değil. O paylaşımı yapan ve kendisine influencer diyenlerin bazıları tepki alınca apar topar sildiler fotoğrafları.
Öyle bir ruhsuzluk hali ki düşünün biraz etkileşim alayım, biraz takipçi kazanayım, biraz beğeni alayım uğruna yapmayacakları şey yok.
Küfür mü yemişler, hakarete mi uğramışlar umurlarında değil. 100 metre ötelerinde cayır cayır ormanlar yanıyor, canlar kaçışıyor, bu giyinip süslenip poz veriyor.
Vay arkadaş.
Sizleri başımıza biz bela ettik...
Umarım nasıl bela ettiysek yok etmesini de biliriz!

Helal sana!

5 Temmuz Cumartesi Türk tenis tarihinin en büyük günüydü. O günü 23 yaşındaki Zeynep Sönmez yaşattı bize. Wimbledon Tenis Turnuvası'nda 3'üncü tur maçına çıktı. Oturdum maçı bekledim. Gözlerim de doldu, güldüm de kızdım da...
Yenildi Zeynep.
Ama 23 yaşında bizleri ekran karşısında duygudan duyguya soktu. Helal olsun.
Gelecek vadediyor o.
Aslında 5 Temmuz 2025 Türk tenisinin başlangıcıdır. İleride bugünü konuşacağız.
Başarıya açılan kapının kilidi ilk o gün açılmıştı diyeceğiz. Ve çok inanıyorum Zeynep Sönmez bize daha çok tarihi günler yaşatacak!

Haberin Devamı

Hemen tedavi hemen

Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin hayatını kaybeden Nihal Candan'ın annesiyle röportaj yapmış.
Çok eleştiriliyordu Nihal-Bahar Candan kardeşler. Talihsiz günler yaşadılar. Nihal'e ağır geldi o yaşananlar ve anoreksiya hastalığına yakalanıp hayatını kaybetti. Annesi Umut Candan o röportajda "Bahar merhametli, düzgün biriyle evlenip çocuk yaparsa Nihal'i doğurmuş olur. En az dört tane doğurmasını istiyorum. Nihal bize o şekilde dönüş yapacak" demiş.
Bir annenin yaşadığı bu acıyı, içinde bulunduğu bu durumu tahmin bile edemem.
Fakat o anneye ihtiyacı olan 2 evlat daha var. Zaten psikolojisi normal olmayan bir Bahar var.
O yüzden annenin de derhal tedavi olması lazım. Böyle bir inanış olur mu yahu
Vefat eden kızı geri gelsin diye diğer kızını evliliğe zorlamak da neymiş.

Dolandırılana kızarım

Bir dolandırıcı kendisini Azrail olarak tanıtmış ve gözüne kestirdiği birine, "vaktin doldu, istersen pazarlık yapabiliriz" demiş.
Yapmış da pazarlığı. 150 bin lirasını almış o vatandaşın.
Ben şimdi dolandırıcıya mı kızayım yoksa dolandırılana mı Sanırım bu olayda dolandırılana kızacağım.
Nasıl inanıyor buna mesela
Azrail'le pazarlık masasına oturabileceğini nasıl düşünüyor
Sormuş mu acaba 150 bin lira karşılığında kaç gün, kaç ay, kaç yıl satın aldığını