Nefretle siyaset hakaretle iktidar!
Siyaset; devletin ve milletin kaderine yön verme sanatıdır. Bu sanatın icracıları olan siyasetçiler ise milletin temsilcileridir.
31 Mart yerel seçiminden birinci çıkan CHP'nin Özgür Özel liderliğinde 22 yıllık saltanatına darbe indirmesi Recep Tayyip Erdoğan da ve AKP'de şok etkisi yarattı.
Özel'in normalleşme Erdoğan'ın yumuşama mesajları ile siyasette geleceğe dönük pozitif bir enerji yarattı.
Enflasyonun durdurulmaması, IMF'in sıkı para politikası ile emeklilerin, emekçilerin geçim sıkıntısına düşmelerine ve toplumsal bunalıma yol açtı.
Ekonomideki çürüme iktidarın söylemlerinde ciddi bir çürüme yarattı.
Özel'in, "ya geçim ya seçim" sloganı toplumda geniş yer buldu.
CHP'nin mitinglerine katılım gün geçtikçe arttı, kamuoyu yoklamalarında AKP'nin oy kaybını ortaya koydu.
Bu durum Erdoğan'ı fena kızdırdı.
Erdoğan yumuşama tavrından vazgeçti, CHP'ye yönelik hakaret, aşağılama, kin ve nefret içeren söylemleri ile polemikten öteye evrildi.
Demokrasiyi, toplumsal barışı ve hukuk devletini tehdit haline geldi.
Unutmayalım ki; Demokrasilerde muhalefet, sistemin temel taşı, iktidarın dengeleyicisi ve halkın alternatif sesi olma görevini üstlenir.
Dolayısıyla muhalefeti hedef almak, aslında demokrasiyi hedef almaktır.
"Telef" gibi kelimelerle meşru siyasi partileri yaftalamak; yalnızca o partilere değil, onları destekleyen milyonlarca vatandaşa da hakarettir Erdoğan.
Bu, siyasal nezaketi aşan, düşmanlaştırıcı bir dildir.
Erdoğan; Unutmadı ki siyaset bir kavga değil, millete hizmet yarışıdır.
Topluma yön veren bir siyasetçi, kullandığı her kelimeyle milyonlara örnek olur.
Sürekli öfke kusan, kinle konuşan, kendisinden farklı düşünen herkesi yaftalayan bir dil; ahlaki üstünlüğünü kaybetmiş, sadece iktidarda kalmak için her yolu mubah gören bir anlayışı yansıtır.