Erdoğan ülkeyi kral gibi yönetiyor
20., 21. ve 27. dönemlerde milletvekili olan deneyimli siyasetçi eski devlet bakanı Ahat Andican ile son siyasi ve hukuki gelişmeleri konuştum.
Soru: Yargının son aylardaki kararlarını nasıl değerlendiriyorsunuzAndican: Ceza hukuku sistemimizin çok farklı bir evreye götürüldüğünü görüyoruz. Geçmişteki uygulamalardan çok farklı, hatta tehlikeli bir noktaya sürükleniyoruz. Bu değişimi üç ana başlıkta özetleyebilirim.
Soru: İlk başlık nedirAndican: Birincisi, artık hukuk fiile göre değil, faile göre işliyor. Yani olayın kendisine değil, kişiye göre karar veriliyor. Bu, "düşman hukuku" dediğimiz anlayışın temel unsurudur. Kimin yaptığına bakılarak yargı mekanizması çalıştırılıyor. Bu, hukuk sisteminin tarafsızlığına vurulmuş çok büyük bir darbedir.
Soru: İkinci başlık nedirAhat Andican: Mülkiyet hakkının hukuksuz biçimde gasp edilmesi. Bu durum, şu anda doğrudan mağdurlar dışında çok geniş kitleler tarafından fark edilmiyor.
Bu anlayış devam ederse, Türkiye'de hukuk sistemi otoriter bir rejimin temel aracı haline gelecek.
Mahkeme kararı olmadan, yalnızca gizli tanık ifadeleriyle insanların mallarına el konuluyor, kayyum atanıyor.
Soru: Hukuka aykırı mı
Andican: İşte sorun da bu! Hukuken mümkün değil. Ortada yargı kararı yok, delil yok.
Sadece bir iddia, bir gizli tanık beyanı var ve buna dayanarak insanların mülkiyet hakkı çiğneniyor.
Bu, dünya tarihinde neredeyse görülmemiş bir uygulamadır.
1215 yılında imzalanan Magna Carta kararında bile özgür insanların, yargı kararı olmadan mallarından mahrum bırakılamayacağı açıkça yazılmıştır.
Bugün bu ilkenin bile gerisine düşmüş durumdayız.
Hukukun bu hale gelmesi yalnızca adaleti değil, ekonomik düzeni de tehdit ediyor.
İnsanların serveti, işi, şirketi, hatta diplomaları bile güvencede değilse yatırım ortamından söz edilemez.
Mülkiyet hakkı yoksa özgürlük yoktur.
Bu hak, İslam hukukunda da semavi dinlerde de kutsaldır.
Soru: Üçüncü başlık nedirAndican: Ailelerin cezalandırılması. Suç bireyseldir. Ancak bugün görüyoruz ki, bir kişinin yargılandığı davada eşi de hedef haline getirilebiliyor.
Bu, eski Sovyetler Birliği döneminde uygulanan bir yöntemdi.
Ailenin cezalandırılması, hukukun değil, otoriterliğin bir aracıdır.
Bu, Türkiye'de yeni bir frekansın devreye sokulduğunun göstergesidir.
Soru: Böyle devam ederse sonuç ne olurAndican: Hukuk sistemimiz tehdit altında. Faile göre işleyen yargı, mülkiyet hakkının gaspı ve ailelerin cezalandırılması...
Bunlar sadece hukuki değil, toplumsal çöküşe giden sürecin yapı taşlarıdır.
Eğer bu gidiş durdurulmazsa hem demokrasimizi hem de ekonomimizi büyük bir uçurum bekliyor.