Bir yanda; Sinan Ateş siyasi cinayetinin siyasi azmettiricilerini korumak için sanıklar tarafından hukuku alt etme tiyatrosunun sahnelenmesi ve yarım yamalak yargılama yaşanıyor.
Bir yanda; Gar Katliamı'nı insanlığa karşı işlenen suç kabul etmeyerek insanlığa karşı suç işleyen yargıçlar vicdanlarımızı sızlatıyor.
Bir yanda; Fener Rum Patriği Bartholomeos'un uluslararası toplantıya "ekümenik" sıfatıyla katılıp sonuç bildirgesini imzalaması Lozan Antlaşması'nın çiğnenmesidir.
Bir yanda; Ayhan Bora Kaplan organize suç örgütünün siyasi, güvenlik ve yargı ayaklarının ortaya çıkarılmaması için yapılan siyasi baskı dosyanın kapatılmasına neden oluyor.
Bir yanda; Mehmet Şimşek sabır istiyor.
Bir yanda; Yumuşama yerini sertleşmeye bırakıyor.
Bir yanda; Normalleşme doğal yoluna girerek anormalleşmeye yeniden evriliyor.
Bir yanda; Anımsayacağınız gibi 5 bakan topun ağzında değişecek yazımı onaylayan kısmi iki bakan değişikliği oldu.
Görüyorsunuz ki hepsi birbirinden önemli ancak
Kurtuluş ve kuruluşun hamisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bekasına kara leke düşüren "ekümenik" skandalı diğerlerinden çok daha önemli ve çok daha vahim.
Fener Rum Patriği Bartholomeos'un ekümenik yani Vatikan benzeri bir din devleti lideri sıfatıyla İsviçre'de düzenlenen Ukrayna Barış Konferansı'na katılması Türkiye devleti açısından ulusal ve uluslararası manada ciddi bir skandal olarak kayıtlara geçmiştir.
Cumhur İttifakı'nın eş başkanı MHP lideri Devlet Bahçeli'nin sessizliği ve kabullenmesi elbette vahimdir.
Ancak çok daha vahim olanı şudur:
Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağına, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine and içen