Türkiye'den "Doğu Konferansı" adlı bir inisiyatifle bir grup gazeteci ve yazar, 2003 yılında Beyrut'a gitmiştik. Hrant Dink, Mehmet Bekaroğlu, İhsan Aktaş, Nihal Bengisu Karaca, İpek Çalışlar, Mete Çubukçu, Nuray Mert, Can Dündar heyetteki isimlerden bazıları
Beyrut'ta Nasrallah'la görüşebileceğimiz söylenmişti. Ortadoğu'nun "görünmeyen adamı"nı görme ihtimali bile heyecan vericiydi. Gece vakti, Hizbullah militanları öncülüğünde Güney Lübnan'ın dar ve bakımsız sokaklarını bir otobüsle geçtik. Karanlık bir sokağın başında durduk. Çok katlı bir binanın yanında otobüsten indik, güvenlik kontrolünden geçtik. Nasrallah, simsiyah saçları ve simsiyah sakalıyla karşımızdaydı. "Heyetimizdeki kadınların giyimlerine karışırlar mı" diye bir tereddüt geçirdik. Ama bir dayatmayla karşılaşmadık. Nasrallah bize Hizbullah'ın hedeflerini ve mücadelesini anlattı.
strong class"read-more-detail"Haberin DevamıOldukça temkinli konuşuyor, çözüme yatkın mesajlar veriyordu. O zaman çok gençti. İsrail'in "öldürülecekler listesi"nin en tepesinde yer alıyor ve bölgenin ölümsüz lideri olarak kabul ediliyordu. Karargahı bombalanıp öldürülen Nasrallah, 32 yıldır Hizbullah'ın başındaydı. Askeri stratejide, günlük siyasette, başarının ölçüsü; yaptığın çıkışın, başlattığın hesaplaşmanın sürdürülebilir olmasıdır.
7 Ekim'de Hamas'ın büyük bir hata yaptığını şimdi daha iyi görebiliyoruz. 7 Ekim günü, Hamas, İsrail'e bir anlamda "Hodri Meydan" dedi. Netanyahu pusuda bekliyormuş. "Fırsat bu fırsattır diyerek" acımasız, vahşi bir yok etme savaşına girişti. Hamas lideri İsmail Haniye'nin İran'ın en güvenlikli bölgesinde öldürülmesinin ardından, İslam dünyası, İran'ın bir karşılık vermesini bekledi. Ancak İran'ın İsrail'le askeri alanda hesaplaşabilecek bir gücünün olmadığı anlaşıldı. Şii olmaları nedeniyle Hizbullah-İran işbirliği bölgedeki Sünni Müslümanları uzun zamandır tedirgin ediyor. İran yönetiminin Hizbullah'ı bölge ülkelerine yönelik baskılama amacıyla kullanması Sünnilerin tepkisiyle karşılanıyor.