Türkiye, yüz yıllık bir inkâr siyasetini geride bırakmanın zorluklarını ve heyecanını yaşıyor. Kürtleri eşit yurttaşlar olarak görebilmek, bunu hem hukuk düzeyinde hem gündelik hayat içinde kabullenmek, o kadar da kolay değil. Yok saymanın yarattığı bir birikim var. Türkiye zorlanıyor. Ama toplum artık eski toplum değil.
Milliyetçi hamaset bir yere kadar söküyor, sonra işlemez hale geliyor. Halkın çoğunluğu, duygusal kışkırtmayı belki benimsermiş gibi görünse de iş karar anına geldiğinde, gerçeği tercih ediyor: Her şeye rağmen, hemen hemen bütün partilerin yönetimleri, süreci şimdilik olumlu karşıladı. Uzlaşma yolunda cesur bir adım atıldı. İnkârcı siyaseti terk etmeye yönelik bir pozisyon alındı.
Haberin DevamıAncak, bu uzlaşma, Kuzey Suriye bağlamında yeterince anlaşılamadı. Oradaki "PKK'nın uzantısı" olarak düşünülen yapı, "tehdit" gözüyle algılanıyor. Halbuki Suriye Kürtleri'nin dostlar kategorisine girmesi mümkün. Böylece Türkiye'nin Suriye konusundaki inisiyatifi artabilir. PYD-YPG'nin İsrail saflarına geçmesinin önü kesilebilir. Nasıl Türkiye Kürtleriyle esen olumlu hava ciddi bir stratejik adımsa, buna Suriye Kürtleri'nin katılması, çok önemli bir adım daha yaratır.
Bölgedeki en seküler iki halktan birisi Türklerse, diğeri de Kürtler. Çağdaş özgürlükçü hukuk anlayışına en yatkın iki halk, Türkler ve Kürtler. Bölgesel kargaşa ve Suriye'deki çatışma ortamı, Türkiye'deki süreci de bir ölçüde etkiliyor. Son günlerde Öcalan'ın İsrail üzerine açıklamalar yapması dikkat çekici. PKK'nın silah bırakmasıyla başlayan dönem, Türkiye'ye yeni fırsatlar sunuyor.