17 sene önce

Tarih 30 Temmuz 2008. Çarşamba. Sıcak bir yaz günü. Büyükada-Kınalıada vapurundayız. Hrant ve Rakel Dink'in davetlisiyiz. Anayasa Mahkemesi AK Parti'nin kapatılması davasını karara bağlayacak.

Heyecanla bekliyoruz. Karar açıklanıyor: 6 üye partinin kapatılması yönünde 5 üye kapatılması aleyhinde oy kullanmış. Yani çoğunluk "Partinin laiklik karşıtı odak" haline geldiği görüşünde. Ancak parti kapatılması için "nitelikli çoğunluk" olan 7 rakamına ulaşılamıyor.

Yani AK Parti'nin siyasi hayatının devamına karar verildi. Kararı bir rahatlama içinde dinliyoruz. Çünkü bu ülke partiler mezarlığına dönmüştü. Kürtlerin ve solcuların partileri ardı ardına kapatılıyordu.

Haberin Devamı

Her dönemde "Bölücülük ve irtica" iddiaları siyasi baskıların gerekçesi oldu.

Bir din devleti endişesi de laik kesimin kırmızı çizgisi oldu.

AK Parti kapatılmamıştı. Çizgisini onaylayanlar da onaylamayanlar da bu çizginin demokrasi için bir anlamının olduğuna inanıyordu.

AK Parti'nin savunması şu temele oturtulmuştu: "Kurulduğu andan beri Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefine doğru kararlılıkla yürüyen ve bu yürüyüşün en önemli dönemeci olan Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefinin gerçekleşmesi için gerekli her adımı atan bir partinin, laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiğini ileri sürmek bir çelişkidir."

Evet 17 sene önceki Türkiye'de iktidar partisi olan AK Parti Avrupa Birliği hedefinin gerçekleşmesi için çalıştığını söyleyerek savunma yapıyordu.