Onur Özkan

Takvim

Özel bir Okan Buruk

MAÇ öncesi terazide her anlamda Fenerbahçe ağır basıyordu. Ortada hem mental üstünlük vardı hem saha avantajı. Hem de Fenerbahçe'nin bireysel form durumu da Galatasaray'a göre çok iyiydi. Böyle bir durumdaki bir takımın teknik direktöründen ne beklenir Önde agresif bir oyun, rakibi iyice köşeye sıkıştıracak bir erken gol bulma isteği. Ancak bunları

Hem milli hem takım!

YILLARDIR Milli Takım'da işin 'millilik' kısmının içini genellikle sonuna kadar dolduruyorduk. O kutsal formayı üzerine giyen herkes en üst seviyede mücadelesini verdi bir şekilde. Ancak 'takım' olma kısmında zaman zaman çok büyük problemler yaşadık. Ay-Yıldız için savaşan ancak birbiri için savaşmayan çok sayıda futbolcu grubu izledik maalesef. Vi

Doğruları bulunca

VİNCENZO Montella'nın maç önü planı biraz alışılmışın dışındaydı. Genellikle 3 merkez tercih eden Montella bu kez Arda'nın yokluğunda 4 hücumcudan oluşan bir 11 sahaya sürdü. Ancak Kenan orta saha özelliklerine sahip olmadığı için tahtada 4-2-3-1 olan diziliş 4-2-4'e döndü. İlk yarıda sahaya hiç doğru yerleşemedik. Dönen topları alamadık ve çok geç

El Clasico!

ASLINDA bizim için tam anlamıyla El Clasico oldu... Yine büyük beklentilerin olduğu, yine büyük heyecanla beklenen bir Galatasaray-Fenerbahçe derbisinden "Biz şimdi ne izledik" diyerek ayrıldık. Korkuların, kaygıların, olası tartışmaların taktiğin ve tekniğin yerini aldığı bir 90 dakika oldu. Kabul edelim, Galatasaray derbiye çok kötü zamanda yakal

Kime, ne faydası var

BU gecenin hiçbir kazananı yok. Ama çok fazla kaybedeni var ne yazık ki!.. Özellikle son iki sezonda kaosun hakim olduğu Türk futbolu kaybedenler listesinin yine zirvesinde. Adana Demirspor dertli, çok sıkıntılı. Ancak bu karar, Türk futbolunun tarihi çınarlarından birisine yakışmadı. Bu soğuğa rağmen stadı dolduran kadınlar, çocuklar, tüm taraftar

Bu takımı seviyorum

İZLANDA, Galler ve Karadağ bizim ayarımızda takımlar değil. Belki bu rakipleri yenmemiz çok doğal. Ancak yakın geçmişte Ay-Yıldızlı forma altında öyle şeylere şahit olduk ki; sırf bu yüzden bile bu takımı seviyorum. Kapris yok. Kişisel çekişmeler yok. Kapalı kapılar arkasında saçma pazarlıklar yok. Sadece tek yürek olmuş, tam bir takım gibi hareket

İsteyen ve savaşan...

ÖZELLİKLE finallerin yazılı olmayan bazı kuralları vardır. Daha iyi hazırlanan, daha çok isteyen ve sahada daha çok mücadele eden takım her zaman kazanmaya yakındır. Hem çok sıkıntılı geçen sezonda biriken enerji hem yeni bir takım olma motivasyonuyla Beşiktaş'ın bu kupaya çok daha fazla ihtiyacı vardı. Erken gelen golle beraber bu enerji yüksek öz

9 doğurmak

GÜRCİSTAN ve Portekiz maçları sonrası üzerinde durduğum iki nokta vardı. Birincisi turnuva takımı olabilmek. Yani öncelikle iyi değil doğru oyunu hedeflemek. İkincisi ise merkezi güçlü tutup iyi bir takım savunmasıyla 0-0'ın değerini bilerek oynamak. Sabırlı ve akılcı olmak. Dün bu iki konuda belki mükemmel değildik, zaman zaman ciddi krizler de ya

Sorun yenilgi değil

YAZIYA sondan başlayayım. Evet, çok kötü şekilde yenildik ama turnuvayı kaybetmedik. Çekya önünde 1 puan bile son 16 biletini bize verecek. Zaten sorun, Portekiz gibi bir futbol markasına kaybetmek de değil. Bu şekilde isyan etmeden, oyuna 1 dakika bile ağırlık koyamadan kaybetmek. Peki neden böyle oldu Mutlaka Montella'nın kadro tercihine büyük el

Alın top sizin olsun!

HERKESİN çocukluğundan hafızasına kazınan benzer bir anıdır aslında bu. Ekonomik ve sosyal durumu sizden daha iyi olan bir çocuk mahalle maçlarının kuralını koyar. Çünkü top onundur. O istediği gibi topla oynar, istediği zaman da maçı bitirir. Acı ve bir o kadar da sinir bozucu bir gerçek. "Topun sahibi olma" kavramı şu anda çok daha farklı bir şek