Türkiye'nin önümüzdeki dört yılına yön verecek Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Rakamlar kuru birer tablo olarak sunulsa da, aslında hepimizin cebine, yaşam standardına ve gelecek beklentilerine doğrudan dokunuyor. Gelin bu verileri satır satır okuyup, sade bir dille ne anlama geldiğini birlikte değerlendirelim.
Vergi yükünün tırmanışı
OVP'ye göre 2025-2028 döneminde vatandaşlardan tahsil edilecek toplam vergi tutarı 58 trilyon 843 milyar lira olacak. Bu, akıl almaz büyüklükte bir rakam. Aynı dönemde milli gelir artışı %63,1 olarak öngörülürken, ödeyeceğimiz vergiler %70,4 artacak. Yani milli gelirden daha hızlı büyüyen bir vergi yükü ile karşı karşıyayız. Bu, halkın refahından ziyade devletin tahsilat kapasitesinin büyüdüğünün bir göstergesi.
Kısacası önümüzde "bol vergili günler" var. Gelir artışınız sınırlı olsa bile, vergi yükünüz her yıl katlanarak artacak. Ozan Bingöl'ün ifadesiyle, "nasıl hazırlanılır bilinmez" ama bu yükün altına giren hep biz olacağız.
Vergide adalet söylemi
Hükümet OVP sunumunda sürekli "vergide adalet" vurgusu yaptı. Ancak daha geçen hafta elektronik ortamda verilen beyannameler için damga vergisine %50 zam yapıldı. Yani adalet vurgusu yapılırken, en temel ve çağ dışı kalması gereken vergilerden biri katlanarak artırıldı. Dahası bu zamlı tutarlar 2026 başında yeniden değerleme oranıyla bir kez daha artırılacak.
Bu tablo bize şunu söylüyor: Vergi politikaları bir yandan modernleşme ve adalet vaat ederken, diğer yandan vatandaşa daha fazla yük bindirmeyi sürdürüyor. Bu çelişki toplumda güven kaybını büyütüyor.
Faiz yükünün korkunç tablosu
Asıl çarpıcı nokta ise faiz giderlerinde karşımıza çıkıyor. OVP'ye göre bütçeden faiz ödemelerine ayrılacak kaynak:
• 2025: 2 trilyon 52 milyar TL
• 2026: 2 trilyon 741 milyar TL
• 2027: 3 trilyon 39 milyar TL
• 2028: 3 trilyon 346 milyar TL
Toplamda dört yılda ödenecek faiz, trilyonları aşarak halkın sırtındaki en büyük yük haline geliyor. Her 100 liralık verginin 19 lirası sadece faize gidecek. Yani bizden toplanan vergilerin beşte biri, doğrudan borcun maliyetini karşılamak için kasadan çıkacak. Eğitim, sağlık, sosyal harcamalar için kullanılabilecek kaynak, bankaların ve yatırımcıların faiz gelirine aktarılacak.
Bu tabloyu basit bir örnekle özetleyelim: Ailenizin bütçesini düşünün. Her ay maaşınızın %20'sini sadece kredi kartı faizine ödüyorsunuz. Ev kirası, çocukların okul masrafı, mutfak giderleri geriye kalan paradan karşılanıyor. İşte devletin bütçesi de aynı hale gelmiş durumda.
Enflasyon hedeflerindeki sapma
Enflasyon meselesinde de benzer bir tablo var. Önceki OVP'de 2025 yılı için hedef %17,5'ti. Şimdi aynı yıl için hedef %28'e yükseltildi. Yani daha işin başında hedefler revize edilmek zorunda kalındı. 2026 için hedeflenen %16 bile gerçekçi görünmüyor.
Ekonomistler, bu tempoda en iyi ihtimalle birkaç yıl içinde enflasyonu kontrol altına alabileceğimizi söylüyor. Ancak geçmiş tecrübeler, bu hedeflerin çoğunlukla kâğıt üzerinde kaldığını gösteriyor. Halk açısından bu, her alışverişte cebinden daha fazla para çıkması demek.