Türkiye'de sokakları gezen herkes aynı manzarayla karşılaşıyor: Kepenkler birer birer kapanıyor. Yıllardır ayakta kalmaya çalışan küçük esnaf, artık borçlarını ödeyemiyor, vergi yükü altında eziliyor. Piyasada yaprak kımıldamıyor ama iktidarın kapıyı çaldığı her seferde esnafa yeni bir zam ya da yeni bir vergi yükümlülüğü çıkıyor.
Yılbaşında damga vergisine %43,93 zam yapılmıştı. Esnaf hâlâ bu artışın şokunu atlatamadan şimdi de %50'lik ek zam geldi. Beyannamelerde ödenen damga vergisi artık tek başına ciddi bir maliyet unsuru haline geldi. Küçük işletmelerin kasasına girmeden devlete giden bu paralar, zaten borçla dönen çarkı iyice kilitliyor.
Yapılandırma beklerken gelen yeni yükler
Esnaf ve küçük işletmeler, bu sıkışıklığın içinde nefes aldıracak bir yapılandırma bekliyordu. Yıllardır olduğu gibi borçların ötelenmesi ya da daha düşük faizle taksitlendirilmesi, piyasa için küçük de olsa bir can simidi olacaktı. Ancak beklenen olmadı. Tam tersine, iktidar yeni maliyet kalemleriyle esnafın kapısını çaldı.
Nüfusu 30 bini aşan yerlerde "basit usul" kaldırıldı. Bu düzenleme ilk bakışta sıradan bir vergi değişikliği gibi görünse de etkisi büyük oldu. Taksici, tamirci, berber, lokantacı, bakkal, kuyumcu… Yani şehrin nabzını tutan en küçük işletmeler bile artık "gerçek usulde" vergiye tabi olacak.
Gerçek usule geçmek demek, gelir vergisi, stopaj, geçici vergi gibi ağır yüklerin altına girmek demek. Basit usulde yılda birkaç bin lira vergi ödeyen esnaf, bundan sonra çok daha yüksek rakamlarla karşılaşacak. Kârı azalan, borcu artan küçük işletmelerin ayakta kalma şansı da böylece daha da azalacak.
Büyük sermaye korunuyor, küçük esnaf çöküyor
Asıl çarpıcı olan ise bu düzenlemelerin kime yaradığı. Vergi adaletinin sağlanması için atılan bir adım gibi sunulsa da gerçekte tablo çok farklı. Büyük sermaye grupları, holdingler, dev zincirler her zamanki gibi korunuyor. Çeşitli teşviklerle, muafiyetlerle, ertelemelerle yolları açılıyor.
Oysa mahalle arasındaki lokantacı, küçük tamirci, kasaba köşesindeki ayakkabıcı bu lükslerden mahrum. Onlar için tek çözüm vergi ödemek, ödeyemezse hacizle yüzleşmek. Zaten yüksek enflasyon, artan kiralar, yükselen enerji maliyetleri derken belini doğrultamayan küçük esnaf için bu yeni yükler adeta bir darbe etkisi yaratıyor.
Borcun faizi anaparayı geçmişken…
Ekonomideki en yakıcı gerçeklerden biri de borç yükü. Bankalardan alınan kredilerin faizleri anaparayı geçmiş durumda. Küçük işletme sahibi, aldığı 1 milyon liralık krediyi öderken 1,5 milyon lira faizi göze almak zorunda kalıyor.
Böyle bir tabloda iktidarın yapması gereken şey, piyasayı canlandıracak, esnafa nefes aldıracak bir yapılandırma düzenlemesiydi. Oysa tam tersi oldu: Yeni vergi yükleri, yeni zamlar getirildi. Bu da batmak üzere olan birçok esnafı iflasa sürüklüyor.
Piyasada yaprak kımıldamıyor
Bugün sokakta gezdiğinizde dükkanların içi boş, alışveriş zayıf, müşteri az. İnsanların alım gücü düşmüş durumda. Esnaf mal satamadığı için gelir elde edemiyor. Gelir olmayınca vergi yükü daha da ağır hissediliyor.
Piyasada yaprak kımıldamazken, hükümetin "zam sopasıyla" kapıya dayanması, esnaf için çaresizliği büyütüyor. İşletmeler kapanıyor, istihdam azalıyor, zincirleme bir etkiyle ekonomik çark daha da yavaşlıyor.