Drakula ve ölümsüz aşkı

Keşke hep sanat konuşsak, müzik konuşsak, tiyatro konuşsak, sinema konuşsak.


İyi bir film izlemek, iyi bir tiyatro oyunu izlemek beni bu dünyadan alıp birkaç saatliğine de olsa başka bir yere götürüyor ve her zaman ruhuma iyi geliyor.
Sonra da unutulmaz bir anı olarak hayatımda kalıyor.
Yine öyle oldu.
Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları ortak yapımı olarak sahneye konulan "Drakula Bir Dehşet Komedisi"ni izlemek üzere AKM'deydim.
18 saniyede 9 temsilinin biletleri tükenen tek oyun.
Klasik, bildiğimiz Drakula hikâyesi mizahi dokunuşlar da eklenerek modern bir hale getirilmiş.
Rengarenk, ışıltılı, danslı, müzikli, kahkahalı bir yapıma dönüştürülmüş.
Ölümsüz aşkı bulmak için yanıp tutuşan Kont Drakula, evine gelen emlakçı Jonathan Harker'ın nişanlısı Lucy'yi görünce ilk görüşte aşk yaşıyor.
Lucy'yi bulmak ve Transilvanya'daki şatosuna, yanına almak için Londra'ya gidiyor ve olaylar burada tabir yerindeyse çığırından çıkıyor.
Kendimizi renkli ama bir yandan da karanlık, eğlenceli ama tekinsiz, hem hüzünlü hem matrak bir dünyanın içinde buluyoruz.
Oyunun süresi biraz uzun, ilerleyen zamanlarda kurgusal anlamda bir revizyon mutlaka yapılacaktır.
Ama genel anlamda keyifle, kahkahayla, soluksuz izlenen bir oyun karşımızdaki.
Hele bir final sahnesi var ki, tam bir görsel şölen.
Dansçılar, yarasalar, kurtlar, deliler ve özellikle de faytona koşulan atları oynayan oyunculara bayıldım.
Atların faytona koşulmasına, hayvanların sömürülmesine, kısaca faytonlara karşıyım, dünyada fayton olmasın ama sadece bu oyundakiler hep kalsınlar ve biz onları izleyelim.
Dekor, koreografi ve kostümlerin de şahane olduğu oyunda rol alan tüm oyuncuları tebrik ediyorum.
Ahmet Burak Bacınoğlu, Başak Tanrıseven, Nezih Işıtan, Şahnur Dedeoğlu Duman, Mihriban Rezzan Seyhan, Cengiz Uzun ve aslında herkes.