Tek kişilik şirketler

Dünyada yeni bir akım var. İngilizcesi "Solopreneur". Solo İtalyanca yalnız demek. Kelimenin kalanı da girişimci kelimesinin İngilizcesi Entrepreneur kelimesinden geliyor.

Kitabın ortasından söylemek gerekirse gençler artık şirket kurup on, yirmi, elli kişiye maaş vermenin hayalini kurmuyor.

"Kendi işimde çalışayım" düşüncesi küçük bir dönüşüm yaşayıp "Kendi işimde kendi başıma çalışayım"a döndü.

Solo girişimcilik sadece tek başına çalışmayı kapsamıyor. Çok az kişiden oluşan çekirdek bir ekiple çalışmaya da solo girişimcilik diyebiliyoruz. Temel prensip ise verimlilik.

Tek kişilik bir solo şirket, on kişilik eski usul bir şirketin, üç kişilik bir solo şirket, yirmi kişilik bir şirketin yaptığı kârlılığı yapabiliyor.

Hele bir de yapay zekâ araçlarının bu kadar hızlı gelişip çabucak boşlukları doldurur hâle gelmesiyle solo girişimcilik çok daha kolaylaşıyor.

Şimdi buraya kadar okuyunca aklınıza gelecek şeyi de biliyorum.
"Ömer kardeşim, niye övüp duruyorsun bu tek kişilik şirketleri, bu yaygınlaşırsa işsizlik patlamayacak mı"

Çevremdeki iş insanlarıyla, girişimcilerle, patronlarla konuştuğumda tek dertleri personel maliyetleri. Personel maliyeti dediğime bakmayın, personelinin cebine giren paradan bahsetmiyorum. Vergiler, iş davaları, genel giderler, personel sayısı artınca gelen ek maliyetler.

40 yıllık çok meşhur bir restoran sahibi olan arkadaşımla sohbet ediyorduk. "Biliyor musun, şu anda bu kârlı, müşterisi bol işletmeyi iyi bir fiyata devretsem, alacağım para çalışanların tazminatlarına yetmiyor".

Son iki yılda ben artık şunu düşünmeye başladım. Biz vatandaşlar dışında istihdamın azalmasını, iş imkânlarının kısıtlanmasını dert eden yok. Sanki küresel sistem böyle istiyor.

Ben de bunları "yanınızda çalışanları azaltın" demek için yazmıyorum.

Bilakis, dünya buna doğru gidiyor, çocukları, torunları, yeğenleri buna göre hazırlayalım.

Tehdidin içindeki fırsat

Eğer 20 yaşında bir genç olsaydım bu şekilde kendi başına bir sistem kurmuş, tıkır tıkır işleten solo girişimcilerine gider, "beni de yanına al, kazançtan ve kazandırdığımdan pay ver. Beni sabit maliyet gibi görme. Sen her şeye yetişemezsin ama beraber yetişebiliriz." derdim.

Bence yakın gelecekte her gencin bir şahıs şirketi olacak, şirketlere "beni sigortalayın" demek zorunda kalmayacak ve kendi sigortasını kendisi ödeyecek.

Böylece işletme ile ömürlük bir anlaşma gibi bağlayıcı bağ kurmaz. Hem de aynı anda birkaç firmaya şahıs şirketinden hizmet verir.

Devir değişiyor

Bu değişimin bir itici gücü de gençler. Yazıyı okuyan gençler de eminim çalışan azaltmak isteyen işverenlere "Biz de sizin tam gün mesainize bayılmıyorduk" diyeceklerdir. Çünkü gençlerin kafası da böyle çalışıyor.

Daha önce de yazmıştım, bu son yıllarda yaşanan küresel kriz en çok gençlere yaradı, en az da gençleri etkiledi. Çünkü gençler daha hızlı adapte oluyor. Yarım gün orada, iki saat burada çalışıp küçük gelirler elde ederek bunları birleştirip üstüne bir de kendilerine zaman ayırabiliyorlar.