Borç nasıl ödenir
Birinci şirketimiz 200 milyon dolarlık borç batağında.
Alacaklarını tahsil etmekte zorlanıyor.Kârlılık düşmüş, rekabet artmış. Piyasa oldukça kötü diyelim.Alacakları borçlarına yetmiyor.Ama patron çok azimli, çok inançlı, ekibi de kendisine ve o da ekibine çok inanıyor.İkinci şirketimizin borcu ise 20 milyon dolar.O da alacaklarını almakta zorlanıyor.Yine kârlılık düşük, yine rekabet çok çetin.Ama ekibin patrona ve düzeleceklerine inancı zayıf. Patron ise depresif. Odasına kapanmış, kimseyle konuşmuyor.Şimdi size soru, bu şirketlerden birine yatırım yapacaksınız, hangisine yaparsınız, hangisinin düzlüğe çıkacağına daha çok inanırsınızİnanç olmayınca nasıl rakamlar büyüyor, işler zorlaşıyor. İnanç olunca nasıl kolaylaşıyor. Öyle değil miTürkiye'nin durumuna bağlayalım konuyu. İnanç faktörünü eklediğimizde Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Ekonomi de düzelir. Paramız da değerlenir. Gücümüz de artar. Bölgede yaşanılanlardan sonra Türkiye bölgenin lideri hâline de gelir. Ama bunların olması için ülkenin ekseriyetinin buna inanması, buna kani olması gerekir.İnanç faktörünü çıkardığımızda da her yıl "oysa bir önceki yıl ne iyiymiş, kıymetini bilememişiz" der, dururuz. Şu anki seçim matematiğiyle zaten her dönem 48'e 52 ya da 49'a 51 şeklindekarpuz gibi iki ayrı kutba bölünüp duruyoruz.
Bir hikâye var, çok severim. Genç adam köy meydanına, köy kahvesinin verandasına yaklaşmış. Sallanan sandalyede kestiren emmiye "Emmi buradan aşağı köye ne kadar sürede varırım" diye sormuş. Emmiden ses yok. Tekrar sormuş. Ses yok. Tekrar sormuş, cevap gelmeyince "Eeh, bendeki şans işte sağır adama denk geldim" deyip dönmüş, yürümeye başlamış. On adım atmış ki arkadan gelen sesle irkilmiş. "Bu yürüme hızıyla bir saatte varırsın evlat."Şimdi, Türkiye'nin çözmesi gereken sorunlar var mı Var. Çözebilir mi Çözebilir. Peki hedeflere ne kadar sürede yürüyebilir İşte o yolla, hedefle ilgili bir konu değil, bizim inancımızla, yürüme hızımızla ilgili.BORÇ ÖDEME YÖNTEMİMTicaret hayatımın son on yılı tümüyle borçyükü altına girip o yükü kaldırmaya çalışmakla geçti. Eskiden çok korkardım borç ödemekten, daha doğrusu ödeyememekten. Zamanla kendi borç ödeme tekniğimi geliştirdim. Onu sizinle paylaşayım. Belki biriyle paylaşırsınız, faydası olur.Öncelikle mümkün olduğunca borcu yutabileceğim boyutta parçalara bölmeye çalışırım. Mesela 3 ay sonraya çok yüklü bir ödeme yerine 1., 2., 3., 4., 5. ve 6. aylara altı eşit taksite bölüp ortalama vadede yine 3 aya getirmiş olurum.Sonra, eskiden en çok beni yoran şey yaptığım satış miktarları ile ödeyeceğim borcun orantısı olurdu. Mesela 10 milyon TL ödeyeceğim ama o gün yaptığım bir satış 10.000 TL ise "10 bin liralarla 10 milyonu nasıl ödeyeceğim" diye strese girerdim.Sonra bunu oyunlaştırmaya karar verdim. Bir Excel dosyası açtım. Bir satıra toplam borcu yazdım. Başka bir kolona ise ödediğim tutarları sırayla yazmaya başladım. Sonra da bi istatistik görseli oluşturup pasta dilimi şeklinde ödenmiş borcun toplam borca oranını görselleştirdim. Bir yuvarlağın içindeki minicik dilimi kırmızıya boyadım. Oyun şuydu, kırmızı alanı büyütmek.