Kudüs, coğrafi değil imani bir meseledir - 2

ALLAH, ONLARDAN İYİLİK ÜZERE OLMALARI BEDELİ VAATTE BULUNMUŞTU;

şöyle diyerek ki: Eğer iyilik ederseniz; Allah'a itaat, emir ve yasaklara riayet etmekle güzelce amel işler ve iyilikler yaparsanız kendinize iyilik etmiş olursunuz. Çünkü o iyilik ve itaatin bereketleriyle yüce Allah, size her türlü iyilik ve bereket kapılarını açar, eğer kötülük yaparsanız o da kendi aleyhinizedir. Allah'a isyan eder, yasak şeyler ve bozgunculuk peşinde olursanız, kendinize kötülük etmiş olursunuz. Çünkü isyan ve bozgunculuğun uğursuzluğu ile, üzerinize dünya ve ahiret cezalarının kapıları açılır.

İsrailoğullarına tekrar devletinin bu şekilde geri verilmesi, onlara Allah'ın bir lütuf ve ikramı olmakla beraber, aynı zamanda kendilerinin iyilik ve ihsan şartını yerine getirmeleriyle de ilgili idi. Onlar azgınlıkları akabinde tövbe etmişler ve durumları düzelerek iyilik üzere olmuşlardı.

Fakat bu iyilik, devam etmeyince ikinci bozgunculukları başlayacak ve tekrar devletleri başlarına yıkılacaktı.

Günümüzde Gazze üzerinde yaptıkları ifsat ve zulüm, tarihte benzeri gözükmemiş bir ifsat ve zulüm olarak adlandırılmaktadır. Bu cürmün faturasını onlar zelil bir halde mübarek topraklardan çıkış olarak ödeyecekler. Günümüz dünyasının nefretini kazanmış ve aşağılık damgası kalplerde yer edinmiş olması, aslında Siyonistler için çok feci bir sonun başlangıcı olarak görmek lazım.

MUKADDES ARZ: KUDÜS

"Ey kavmim! Allah'ın size yazdığı mukaddes arza girin. Sakın gerisin geriye dönmeyin. Yoksa zarara uğrayanlardan olursunuz." (Maide 21)

Âyet-i kerimede zikredilen mukaddes topraklardan maksat, içinde Beytülmakdis'in de bulunduğu Filistin topraklarıdır. Mukaddes arz zikrinin temel sebebi; birçok peygamber burada yaşadığı ve buraya defnedildiği içindir. Ayrıca peygamberlere vahyin de iniş yeri olması mukaddes arz denmesinin temel sebebidir.

Allah, toprakları İsrailoğulları'na, oraya girip orada hak din olan İslâm'ı hâkim kılmaları için vadetmişti. Dolayısıyla bu topraklar İsrailoğullarına bir ırk olmaları hasebiyle değil, İslâm'ın temsilini yüklenip, bayraktarlığını yapmaları adına vadedilmiş topraklardı. Bunların başında Allah'a verilen sözün yerine getirilmesi gelmektedir. Diğer taraftan ilâhî emirlere uymak, peygamberlerin yolundan gitmek, hak ve adalete riayet etmek şartları vardı.

İsrailoğulları haddini aşıp Allah'a verdiği sözü tutmayınca lanetlendiler.

Nitekim Yahudiler Hz. Musa döneminden itibaren tarih boyunca Allah'a verdikleri sözü unutmuş, ahdi bozmuş ve O'na isyan etmişlerdir.

Her geçen gün azgınlıkları artmış, uyarılmış ve cezalandırılmış ama buna rağmen hiç ibret almadan yollarına devam etmişlerdir.