"O gün ne mal ne de evlatlar fayda verir. Ancak Allah'a kalb-i selim (temiz bir kalp) ile gelenler başka." (Şuarâ, 88-89)
Kalp, nazargâh-ı ilahidir, yani Allah'ın nazar ettiği yerdir. Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: "Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak kalplerinize ve amellerinize bakar." (Müslim)
Resûlullah'ın (s.a.v.) ifadesiyle, vücuttaki en önemli parça kalptir. Bu et parçası düzelirse bütün vücut düzelir. Bu nedenle kalbin hem maddi olarak sağlıklı olması hem de manevi hastalıklardan arınmış bulunması, gerçek bir hayat ve yüksek bir yaşam kalitesi demektir.
Hz. Ebu Bekir (r.a.), "İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde fesat ortaya çıktı" (Rûm, 41) âyet-i kerimesini tefsir ederken, "karadan maksat dil, denizden maksat ise kalptir" buyurmuştur. Şöyle denilir: "Dil bozulduğu zaman analar babalar ağlar; kalp bozulduğu zaman ise yedi kat semavat ağlar." İnsanın dili bozulmadıkça karalar, kalbi bozulmadıkça da denizler fesada uğramaz.
İnsan, başkaları gördüğü için dış görünüşünü düzeltmeye özen gösterir. Oysa Âlemlerin Rabbi, her an kulunun kalbine nazar etmektedir. Öyleyse insan, asıl orayı neden imar etmez Haset, kibir gibi hastalıkların yok edilmesi, kalbin bu manevi marazlara yenik düşüp ölmemesi için neden mücadele etmez
Temelde beş çeşit kalp olduğundan bahsedilir:
1.Ölü kalp: Kâfirlerin mühürlenmiş kalbidir.
2.Hasta kalp: Münafıkların kalbidir.
3.Diri kalp: Mü'minlerin kalbidir.
4.Uyanık kalp: Mü'minlerin has kullarına ait olan kalptir.
5.Kalb-i selim: Manevi hastalıklardan tamamen arınmış, selamet bulmuş kalptir.
Aslolan, kalbi manevi hastalıklardan arındırarak kalb-i selime ulaşmaktır. Kalbin selameti, onun inşiraha kavuşması ve huzur bulmasıdır.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir defasında şöyle buyurmuştur: "Nur kalbe girdiği zaman, kalp genişler ve ferahlar." Ashab-ı kiram, "Ey Allah'ın Resûlü, bunun alameti nedir" diye sorunca, Efendimiz şöyle cevap vermiştir: "Ebediyet yurdu olan ahirete yönelmek, aldatma yurdu olan dünyadan uzaklaşmak ve ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır."
Kalp ile dil arasındaki bağlantıyı iyi anlamak gerekir. Sonuçta dilden dökülenler, kalpte hazırlanan düşüncelere tercüman olur. Resûlullah (s.a.v.) bu manayı şöyle ifade etmiştir: "Bir kulun kalbi dürüst olmadıkça imanı dosdoğru olmaz. Dili dürüst olmadıkça da kalbi dosdoğru olmaz." Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz, imanın istikametini kalbin istikametine, kalbin istikametini de dilin istikametine bağlamıştır.
İnsanda üç şeyin selamet bulması gerekir: Akıl, kalp ve zevk. Bu üçü selamet bulduğunda ortaya çıkan "akl-ı selim, kalb-i selim ve zevk-i selim" üçgeni, insanı madden ve manen ihya eder.
Kalb-i selimin temel alametleri
1.Allah'ın adı anıldığında ürperir; kalbinde bir saygı ve korku hâsıl olur.
2.Allah için sever ve Allah için buğzeder.
3.Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sünnetine tabi olur ve sünneti yaşar.
4.Ameli çoğaltmaktan ziyade, ameli en güzel şekilde yapmaya (tashih etmeye) önem verir.
5.İbadete daldıkça dünyevi duygular ve sıkıntılarından uzaklaşır.
6.Allah'ı çokça zikreder ve zikretmekten bıkmaz; zikir onun için bir neşe kaynağıdır.