Meclis'te kurulan "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"na siyasal partiler raporlarını verdiler.
Raporlarda tarihsel gerçeklere karşı dayanaksız yorumlar, tutarsızlıklar ve çelişkiler de ortaya çıktı.
"Terörsüz Türkiye" adını taşıyan süreci başlatan Bahçeli ve MHP'den başlayalım.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Öcalan'ı koruyucu ve destekleyici söylemine devam ediyor. Bu nedenle DEM sözcülerinin her zaman takdirini kazanıyor.
MHP'nin sunduğu rapor ise MHP'nin kurumsal olarak geleneksel politikasına geri döndüğünü gösteriyor. Rapor, MHP'nin kurumsal görüşü ile genel başkan Bahçeli'nin söylemleri arasında çelişkili bir durum yaratıyor. MHP raporu öncelikle, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin tartışmaya açılmasını sürecin başarısı açısından bir tehdit olarak görüyor.
MHP'nin raporunda öne çıkan başlıklar şöyle özetlenebilir:
- Örgütün bütün kuruluşlarıyla beraber, PYD de dahil tamamen dağıtılması ve silahların teslim edilmesi; bu durumun MİT, TSK ve Emniyet birimleri tarafından tespit ve ilan edilmesi.
- Kanuni düzenlemelerin, örgütün tüm kuruluşlarıyla dağıtılmasının ardından yapılması.
- "Eve dönüş" kapsamında, suça karışmamış olanların teslim olmaları halinde denetimli serbestlik süresinde tahliye edilmesi.
- İnfaz kanununun süreçten bağımsız olarak ele alınması ve umut hakkına yer verilmesi.
AKP raporu ile MHP raporu arasında paralellik olduğu belirtilmektedir. AKP, anadilde eğitim konusunda olumlu ya da olumsuz herhangi bir öneride bulunmuyor.
DEM PARTİ ÖNERİLERİDEM Parti'nin Meclis Başkanlığı'na sunduğu rapor 99 sayfadan oluşuyor. "Entegrasyon, geçiş yasaları ve demokratik siyaset" başlıklarının yer aldığı raporda, silah bırakanlara yönelik "suç işleyen, işlemeyen" gibi ayrıştırıcı bir dışlanma yaratılmaması gerektiği vurgulanıyor. DEM Parti'nin başlıca talepleri şöyle:
- Silah bırakanlar için yasal, siyasal ve toplumsal zeminin sağlanması.
- Kayyım rejiminin lağv edilmesi.
- Boşaltılan köylere güvenli geri dönüşlerin sağlanması
- Güncel değerler üzerinden tazminatların ödenmesi.
- Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması.
- Yeni infaz kanunu ve diğer yasal düzenlemelerin yapılması.
- Demokratikleşme adımları kapsamında anadilde eğitim ve öğrenim hakkının sağlanması, anadilde eğitimin okulöncesinden üniversiteye kadar tanınması ve anadil hakkının anayasal güvence altına alınması.
- Ayrıca, sürece ilişkin "umut hakkı"nın güvence altına alınması.
DEM Parti konuyu ısrarla Lozan'a getirmekte, Lozan'ın "Türk-Kürt ilişkilerini sorunsallaştırdığı" ileri sürülmekte, "Kürt-Türk halklarının kurucu öğe" olarak tanındığı bir ulus anlayışının kabul edilmesi istenmektedir.
KURUCU DEĞERLER KONUSUDEM Parti Cumhuriyetin kurucu değerleri adı verilen yapının değişmeden barışın sağlanamayacağını ileri sürerken MHP raporu ülkenin kurucu değerlerinin tartışmaya açılmasını barışa "tehdit" olarak görmektedir.
DEM raporunda uygulanan Cumhuriyet yapısının Kürt meselesini ürettiği ileri sürülerek "demokratik Cumhuriyet" ve "yeni toplumsal sözleşme" çağrısı yapılıyor.
MHP, Cumhuriyetin kurucu yapısında anayasal düzende herhangi bir sorun olmadığını, ilk dört maddenin değişmez ve tartışılamaz olduğunu belirtiyor.
İki rapor arasındaki fark özellikle devletin rolü, meşruiyeti ve sınırlarına ilişkin köklü bir ayrışmayı yansıtıyor.
MHP, devletin tarihsel refleksini ve güvenlik eksenli yaklaşımını savunurken DEM, bu yaklaşımın barışı imkânsız kıldığını ileri sürerek rejimde ve anayasada değişim istiyor.
DEM Parti sözcüleri raporun dışında çeşitli açıklamalar yapıyor. Özetle, Lozan'a karşı çıkan DEM Parti fırsat bu fırsat deyip dört ülkede bulunan Kürtlerin bir araya gelerek devlet kurmalarını ve okulöncesinden başlayıp üniversiteye kadar Kürtçe eğitim verilmesini istiyor.
AKP'nin raporu da MHP'nin raporu ile örtüşüyor. AKP'nin raporunda "süreci sabote edebilecek iç ve dış unsurlar" başlığını taşıyan bir bölüm var.

3