Otoriter Siyasal İktidarlar Yıkılmaya Mahkûmdur

Siyaset biliminin tespit ettiği bir kural vardır. Kamuoyunda halk içinde gücünü kaybeden siyasal iktidarlar giderek sertleşir ve hırçınlaşır.

Bu durum onları otoriterleştirir. Otoriterleşen iktidar, baskı rejimine dönüşür. Bu gibi siyasal partiler güçlerini kaybeder. Süreç iktidardan düşmekle sonuçlanır.

Bunun dünya siyasal tarihinde birçok örneği vardır. Ülkemizin 200 yıllık özgürlükler tarihinde de bunun örnekleri yaşanmıştır.

Bu süreç şöyle özetlenebilir: Siyasal iktidar otoriterleştikçe güç kaybeder, güç kaybettikçe daha da otoriterleşir, sonunda iktidarını kaybeder.

Bugünkü siyasal ortam tam bu kurallara uyuyor. 20 yılı aşkın bir süredir iktidarda olan AKP metal yorgunluğu yaşıyor.

Türkiye dünyada bir benzeri olmayan "Türk modeli başkanlık sistemi" ile yönetiliyor.

Evrensel demokrasinin vazgeçilmez kuralı güçler ayrılığı ilkesi yok edilmiştir. Bu anayasa ile cumhurbaşkanı yürütme, yasama ve yargı erklerine egemendir.

AKP iktidarının uyguladığı ekonomi modeli iflas etmiştir. Büyük halk kitleleri bu ekonomi politikalarından rahatsızdır.

Buna karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı olmak istemektedir. Bunun için Meclis'te anayasa değişimi yapılmak isteniyor.

Cumhur İttifakı'nın sandalye sayısı anayasa değişimi için yeterli değildir. DEM Parti'nin Meclis'teki oylarını alabilmek için bir süreç başlatıldı. Ancak bu sürecin başı, sonu ve içeriği belli değildir. Anketler gösteriyor ki büyük kitleler bu süreçten rahatsızdır.

Öte yandan CHP baskı altına alınmak isteniyor. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklandı, belediyeye kayyum atandı.

Hafta başında da Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat polis tarafından gözaltına alındı, cuma günü de mahkeme tarafından tutuklandı.

Yolsuzluk iddiası varsa bağımsız yargı bu konuyu incelemelidir. Hukuk ilkeleri içinde sonuca ulaşmalıdır. Ancak siyasal iktidar yargı erkini siyasal baskı aracı olarak kullanmaktadır. Aslında bu bir siyasal cinayettir.